-İyi okumalar.
İnanmayanlar da dahil çoğu kişi cehennem denen yeri dünyada işlenen görece günahlara göre insanları cezalandırabilemek için yaratılan, ateş ile kaynayan bir kazan gibi barındırdığı her şeyi kavuran bir yer olduğunu duymuş, okumuştu. Doğru muydu yanlış mıydı bilinmezdi. İnanç boyutu kişinin hür iradesine kalmıştı. Ama inananlar da dahil çoğu kişi cehennemin yakıcı bir soğuğu olduğunu duymamış, okumamıştı.
Zemherir.
Okuduğum kitapta burası eti kemikten dökecek kadar yakıcı bir soğuk olarak tabir edilmişti. Kış aylarının en sert geçtiği kırk günlük zaman dilimi zemherinin de kelime kökeni buradan geliyordu.
Zemherir denen yeri görmediğim için bilmiyordum, zemheri denen zaman diliminde yaşamadığım için bilmiyordum ama o kelimeyi hissecek kadar üşüyordum. Yaz ayında olmamıza rağmen çok üşüyordum.Yiğit'in bal gözleri, sıcak gülüşü yoktu ya bu yüzden üşüyordum.
Gittiği gün rahatsızlandığım için gitmekten vazgeçmişti ama izin vermemiştim. Er veya geç gitmek zorundaydı çünkü.
O olmadığından oyalanabilmek için her gün işe gitmiş yaptığım projeleri teslim edip karşılığını almıştım. Şimdiyse elimdeki karton kutu ile zile basıp kapının açılmasını bekliyordum.
Çok geçmeden kapı açıldığında üzerindeki önlüğü kırmızıyla kaplı olan Hasan'a baktım. Her zamanki gibi yanağında salça vardı.
"Hoş geldin. " dedi elimdeki kutuyu alarak.
İlk defa görüyormuş gibi kutuyu dört bir ayrıtına kadar inceleyip havaya kaldırdı ve altına da inceledi. Ne olduğunu keşfetmeye çalışıyordu.
İçeri girdikten sonra kapıyı kapatıp direkt lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp vakit kaybetmeden bir şeyler yemek için mutfağa girdim. Girişimi fark eden Hasan elindeki rendeyi bir köşeye bırakıp bana döndü.
"İyi misin?"
Dolaptan muz çıkarıp sandalyeye oturdum.
"Şekerim düştü." dedim çıkardığım muzu soyarken.
Yüzüme uzunca bir süre baktıktan sonra domatesleri rendelemeye devam etti. Bir yandan konuşup bir yandan da yemek yapıyordu, bense muzdan geriye kalan kabuğa bakıp sadece onu dinliyordum.
"Son zamanlarda çok sessizsin. "
Dudağımı öne doğru büzerek suskunluğumu devam ettirdim. Konuşursam susmazdım, susmazsam istemeyeceği şeyler söylerdim. Hislerimi duymak istemezdi çünkü güçlü olmamı isterdi.
"Masadaki kutu ne?" "İstifa ettim."
Ağzı ikiye ayrılırken garip bakışlarına dayanamayıp gülmeye başladım.
"Hep sen mi istifa edeceksin kardeşim? Bir kere de biz edelim dedik!"
Tanışıklığımızdan bu yana çok şey yaşadığımız için istifa etmek ikimize de normal geliyordu.
Benimle birlikte o da gülmeye başladığı sırada zil çaldı. Tahminimce ablamlar gelmişti. Hasan bakmaya giderken ben de istemeye istemeye muzu ısırmaya devam ediyordum.
İçeri girer girmez lavaboya koşan ablam tahminimi doğrularken telaşlandığım için Semih abinin yanına gittim.
Son günlerde sürekli midesi bulanıyor, başı dönüyordı. Benim hasta olduğumu bilmediğim zamanlarda yaşadıklarımı yaşıyordu. Kötüyü çağırmak istemesem de bu meyratın içinde genlerin de payı olduğu için benim gibi olmasından korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZUM (GAY)
Teen Fiction[TAMAMLANDI] "Ölümsüzler gitmez ki... Ebediyen yaşar. Sen de ölümsüzsün, sen de sonsuzsun ama tek bir fark var. Sen benim sonsuzumsun." NOT : Küfür, cinsellik vb. ögeler içerir.