20.BÖLÜM

1.3K 110 62
                                    

Sema - Fikrimin İnce Gülü (o kadar anlamlı bir şarkı ki kimseye kolay kolay armağan edilemez)

-İyi okumalar.

Teyze anne yarısı derlerdi. Bence teyze, ablası olmayan kişilerin anne yarısıydı. Benim öbür annem ablamdı çünkü annemden sonra beni en çok seven kadın, ablamdı. Bazı zamanlar bilmişlik taslayıp beni sinir etse de bazen de sırf ekmek almaya gitmemek için götüme tekmeyi basıp beni zorla gönderse de her ağladığımda gözyaşımı silen, iyi veya kötü dinlemeden hep bana destek olan ilk destekçim, ablamdı. Karanlıktan korktuğum için uyumayıp benim uyumamı bekleyen, kabus görüp uyandığımda beni kucağında sakinleştirip kendisi uykusuz kalan, okuldan yorgun argın dönse de sırf ben istediğim için sevdiğim tatlı kurabiyelerden yapan sırf gıcıklık olsun diye birkaçının içine tuz koyan, kedi köpek misali didiştiğim ilk insan, ablamdı. Birlikte olduğumuz zaman kavga edip birbirimize dünyanın lafını saydırsak da sonrasında hiçbir şey olmamış gibi eğlenebildiğim tek insan, ablamdı. Abla deyip geçemezdim çünkü benim diğer yanım o idi.

Yanımda oturan babam da arkada oturup dışarıyı izleyen annem de biraz buruktu. Belki ablam başka memlekete gitmiyordu ama otuz yıl boyunca günlerini birlikte geçirdikleri kızlarının başka bir eve gitmesi gariplerine gidiyordu.

Misafirleri karşılamak için erken geldiğimiz kapalısı da bulunan düğün salonunun açık olan salonuna girdik.

Yeşilliğin aşığı olan ablam tam da kendine göre bir düğün salonu bulmuştu.

Giriş yolunun kenarları güllerle döşenmişti. Ortada bulunan büyük pist dışında her yer çimendi ki nikah masasının arkasında bulunan büyük ağaçların gerisi bildiğiniz ormandı.

Çalışanlar dışında kimse olmadığı için bir sandalye çekip annemi oturttum. Babamda her şey hazır mı diye kontrol etmek için içeriye gitti.

''Evde kaldı dedim dedim bak şimdi yuvadan uçuyor.'' deyip dolan gözlerini makyajı akmasın diye hafifçe silen anneme moral vermek için sırtını sıvazladım.

''Milletin kızı yurt dışına bile gidiyor. Sizinki yarım saatlik yol.''

Elini masanın üzerindeki elime koyup şefkatle gülümsedi.

''Evladın olunca anlarsın beni.'' ''Hiç anlamayacağım desene.'' dedim içimde heves olarak kalacak şeyi tekrardan kendime hatırlatarak.

Üzerime doğru eğilip şimdiden daraldığım için gevşettiğim kravatımı sıktı.

''Evladın olması için illaki senden bir parça taşımasına gerek yok.''

Gözlerime sevgi ile bakarak gülümsedi. Doğruyu söylüyordu. Evlat doğurduğun veya olmasına katkı sağladığın kişi değil sevgi ile emek ile büyüttüğün kişiydi.

Bir anda ayağa kalkmasıyla gittiği yöne bakıp ben de kalktım.

Gözüme direkt çarpan kişi bu sefer çıtayı değil everest dağı resmen uzaya çıkartmıştı. Bu yüzden kalbim yerinden fırlayacakmış gibi hissediyordum.

Klasik beyaz gömlek, siyah ceket ve kumaş pantolon bile üzerinde apayrı duruyordu.

Gözümü iki kez kırpıştırıp etrafa saçtığı ışığın gitmesini bekledim. Gitmiyor aksine gözlerimi kamaştırıyordu.

Büyükler birbiriyle tokalaşırken onun da gözleri beni buldu.

Gözlerinde gördüğüm sıcak ifade acaba benim gözlerimde de oluyor muydu ?

Annemin beni çağırmasıyla dünyaya dönerek masanın yanında dikilmeyi kesip onlara doğru yürüdüm.

''Hoş geldiniz.''

SONSUZUM (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin