Ahmet Kaya - Şafak Türküsü
-İyi okumalar.
Gözüme vuran keskin ışıkla elimi yüzüme siper edip yanmanın geçmesini bekledim.
Bulunduğum yer soğuktu ve bütün bedenim sızlıyordu.
Havada tutamadığım elim sızlayan yüzüme değdiğinde kendi kendime dert yakınıp küfürler mırıldanmaya başladım.
Birinin öksürmesi ile ağzımdan çıkan bir diğer küfür havada asılı kalırken gözümü alan beyaz ışığa alışmaya çalışıyordum.
"Beyefendi kendine geldi."
Yan tarafımda oturduğunu yeni fark ettiğim hemşirenin seslenmesiyle içeriye iki polis girdi.
Sızlayan boynumu tutarak yerimden doğrulmaya çalıştım.
"Ellerini kaldır!"
Dediğini yapıp ellerimi kaldırdığımda yediğim bir çift kelepçeyle sızlanmaya devam ettim.
Bir karakola düşmediğim kalmıştı bu da olmuştu tam olmuştu.
Revirden çıkartılıp her zaman yaptığı işe yapmaya devam eden polis memurlarının arasından geçirilerek amirin odasına getirildim.
İçeri girer girmez ağladığı kızarmış yüzünden belli olan ablam üstüme atıldı.
"Mert iyi misin ? " "Oturun!"
Yerinden kalkan ablam amirin verdiği emirle tekrardan oturdu.
Semih abinin aracılığında ifade verdikten sonra iki tarafta şikayetçi olmadığı için ki ben ablamın zoruyla şikayetçi olmamıştım bir gün nezarethanede kalma koşulu ile serbest bırakıldık.
Ablamdan işiteceğim azarlar yüzünden ve o it gecemi mahvettiğinden zaten sinirlerim bozuktu. Bir de her görenin azılı suçluymuşum gibi ters ters bakması beni daha da geriyordu.
Gardiyanın nöbetçi olarak durduğu yere gelip polislerin beni yönlendirmesiyle içeri girdim. Yan yana dizilen iki nezarethanede beni onun bulunduğu yerin sağ tarafındaki yere koydular.
''Adamın sikinden aşağı kasımpaşa!''
Bulunduğu nezarethanede suratı dağılmış götü başı ayrı yerde olmasına rağmen oturağın üzerine uzanmış yatıyordu. Neyse ki yatıyordu yoksa bir de burada tahammül edemezdim.
Onun gibi yaparak metal oturağın üzerine uzanmaya çalıştım ama gecenin bir vakti olduğu için ve her yer metallerle kaplı olduğu için burası buz gibiydi.
Dakikaları kendimce sayarak sabah olmasını beklemeye başladım.
Benim dizilerden filmlerden bildiğim nezarethanelerde biraz da olsa kavga gürültü falan olurdu, burada ikimizin dışında kimse yoktu ve yere vursam yankı yapıyordu.
Bininci kez sızlanarak sabahtan beri boş duvara çevirdiğim kafamı boynum ağrımasın diye diğer tarafa çevirdim.
Gözüm, burayı aydınlatamayan yetersiz ışığın yüzüne vurmasıyla kirpiklerinin oluşturduğu gölgeye kaydı. Her biri tel tel olan kirpiği gölgenin etkisiyle daha da uzadığı için burnunun üzerine düşmüştü.
Kaç dakika boyunca yüzündeki belirgin olmayan izleri gözümü kırpmadan izledim bilmiyordum. Sadece sol gözünün altında minicik bir çukur olduğunu fark edecek kadar uzun süre baktığımı anlamıştım. Dikkatli bakılmadığı sürece fark edilecek bir görüntü değildi çünkü.
Kusur olarak bilinen ama bulunduğu insana yerine göre sevimlilik yerine göre seksilik katan gamzelerin ya yanakta ya çenede ya da belde bulunduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZUM (GAY)
Teen Fiction[TAMAMLANDI] "Ölümsüzler gitmez ki... Ebediyen yaşar. Sen de ölümsüzsün, sen de sonsuzsun ama tek bir fark var. Sen benim sonsuzumsun." NOT : Küfür, cinsellik vb. ögeler içerir.