Müslüm Gürses-Tutamıyorum Zamanı (Babanın ruhu şad olsun)
-İyi okumalar.
Son zamanlarda aklıma doluşan düşünceler hayra alamet değilken o güzel yüzü görmek bazı şeyleri netleştirmeme hiç yardımcı olmuyordu.
Hoşlantının ne demek olduğunu biliyordum ve Yiğit'ten hoşlanmadığımın farkındaydım ama yanındayken midem sürekli kasılıyordu, kalbim kendini belli ettirmek istercesine çarpıyordu ; sürekli gözlerini izlemek, gözünün altındaki o minik çukurdan öpmek istiyordum.
Hoşlantı değilse neydi bu?
Her neyse de bu hislerin en kısa sürede bitmesi gerekiyordu çünkü kafayı sıyırmama ramak kalmıştı.
Oflayıp Elimdeki kalemi masaya çarparak sandalyeme yaslandım.
"Hazırlanmadın mı hala?"
Uzun bir süre sonra duştan çıkan Hasan'a baktım.
Semih abi arayıp bu gece erkek erkeğe takılacağımızı akşam sekizde hazır olmamız gerektiğini söylemişti.
Bunu duyan ablam da Tuğçe'yi koluna takıp bir yerlere götürmek için dışarı çıkarmıştı.
"Duşa giriyorum." diyerekten giyeceklerimi ayarlayıp vücudumu gevşetmesi umuduyla sıcak suyun altına girdim ve onu düşünmemeye çalışarak duş almaya başladım.
Suyun deyip yaktığı tenim aklıma onun sıcak nefesini getirirken devamında her bir damla kadar hızlı gelen fantezili hayaller silsilesi ile duşu yarıda kesip hızla banyodan çıktım.
Başarısız olmuştum.
Üzerime lacivert gömleğimi altıma da krem rengi dar pantolonumu giyerek gömleğimi içine soktum. Parfümümden de iki fıs sıkarak koluma sevdiğim lacivert saatlerinden birini taktım.
Üstü giyinik bir şekilde hazır olamamı bekleyen Hasan hızla ayağa kalktı ve arabama binerek yola çıktık.
Büyük meyhanenin kapısından içeri girerken kulağım müziğin yüksek sesiyle şimdiden ağrımaya başlamıştı.
"İçersen ağzına sıçarım !"
Hasan'ın bininci kez söylediği cümleyle gözlerimi devirdim.
Hassas midem için içmemem gerekiyordu, farkındaydım ama salaklık bendeydi de ceremesini çekmeme rağmen içiyordum. Bu yüzden Hasan garantiye almak istiyordu.
Sıra sıra dizilen masaların dizildiği meyhanede en uzun masanın bulunduğu yere kırmızı halılar üzerinde ilerledik. Sanırsın içmeye değil ödül almaya gidiyorduk.
Sarı renkli ışıklandırmalardan ve bazı masalarda yer alan mumlardan dolayı ortam otantik duruyordu.
Mekanın tam ortasında çalan kemanın ve klarnetin sesiyle içim şimdiden bayılmıştı. Yani içmek için gelinen eğlence mekanında adamı dertlendirip göndermeye ne gerek vardı.
Benim gibi gevendeler için çalınan bir org, bir darbuka eğlenmek için yeterdi.
Yirmi kişilik masaya vardığımızda Semih abi başta olmak üzere, iş arkadaşları sırayla dizilmişti.
Hepsiyle tek tek tokalaşıp Semih abinin beni yönlendirmesiyle Yiğit'in yanına oturtuldum. Sanki bilerek yapıyorlardı.
"Biraz daha süslenebilirdin az olmamış mı?"
Kendince ironi yapmaya çalışan it Yiğit'e baktım. Artık ona içimden it demek bile gelmiyordu.
Beyaz bir gömlek altına da siyah bir pantolon giymişti ve geriye taradığı saçlarıyla jilet gibi olmuştu. Yani benden geri kalır yanı yoktu sadece ben daha yakışıklı olmuştum. Yoksa o kim jilet gibi olmak kim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZUM (GAY)
Teen Fiction[TAMAMLANDI] "Ölümsüzler gitmez ki... Ebediyen yaşar. Sen de ölümsüzsün, sen de sonsuzsun ama tek bir fark var. Sen benim sonsuzumsun." NOT : Küfür, cinsellik vb. ögeler içerir.