İkiye On Kala - Bütün İstanbul Biliyo
Kitabım 10k'yı geçmiş, çok mutluyum. Bugüne kadar hatalarımı mazur görüp beni destekleyen herkese çok teşekkür ederim. Siz olmazsanız belki de bu yazmaya devam edecek gücü kendimde bulamazdım. İyi ki varsınız ❤
-İyi okumalar.
"İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor ;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı"Orhan Veli Kanık
İstanbul.
Hızlı yaşayanları çabuk yoran, yavaş yaşayanları ayakta uyutan kurnaz, bir o kadar da vazgeçilemeyen büyülü şehir.
Her canlıya kucak açan kozmopolit bu şehir din, dil, ırk, cinsiyet, zevk ve rengi farklı olan kimseyi dışlamıyordu. O yüzdendi ya bu şehre olan sevdam.
Her sabah olduğu gibi ellerinde su şişeleri ile tempolu bir şekilde koşan insanlar, el ele tutuşarak aşklarını çekinmeden yaşayan mutlu çiftler, hayatın zalimliği ile küçük yaşlarda tanışıp omuzlarında boylarından büyük yük taşıyan seyyar satıcı çocuklar...
Hepsi bir şekilde yaşamını sürdürüyordu. Kimi para ile kimi sağlığı ile sınanıyordu ama hiçbirinin yüzünden eksik olmayan gülümseme hayatın her daim yaşanılmaya değer mütenahi bir yer olduğunu gösteriyordu.
Elime ufaktan temas eden el ile gökyüzünün maviliğine dalan bakışlarımı sevdiğim adamın hiçbir görüntüye değişmeyeceğim güzel gözlerine çevirdim. Ardından bankın üzerine koyduğum elimin üzerine çekingen bir şekilde değdirdiği parmaklarına baktım.
Avucumu açıp kimseyi umursamadan ellerimizi birbirine kenetledim ve kaldırıp başparmağının üstüne derin bir buse kondurup geri indirdim. Bakışlarımı tekrardan güzel gözlerine çevirdiğimde ışıldayan bal gözleri ile karşılaştım.
Uzun uzun gözlerine bakmaya devam ettim ama o gözlerimin içine bakmayı kesmediği için bir süre sonra kalbim bunu kaldıramamıştı. Bu yüzden bakışlarımı kaçırıp kafamı denize çevirdim.
''Bakma bana öyle.''
Ağzından çıkan tıslamalardan dudağının ucuna koyduğu dili ile güldüğünü belli ediyordu. Başını onu görebileceğim kadar önüme getirerek sırıtmaya başladı.
''Nasıl bakmayayım?'' ''Öyle işte!'' ''Böyle mi?'' dedi ve sırıtışı büyük bir gülümseye dönerken aynı yoğun gözlerle bakmaya devam etti.
''Yiğiiit!'' ''He güzelim.''
Dilim tutulurken gözümü bile kırpmadan ona baktım.
Dünyadan soyutlanmıştım.
Martıların çığlıkları, insanların şen kahkahaları, denizin kayalıklara çarptığı için çıkardığı şıpırtı sesleri...Kulağım işitse de beynim algılamıyordu. Onun dışındaki her şeye algılarımı kapatmıştı.
''Ananı!''
Bacağıma değen şey ile yüreğim tabiri caizse ağzıma gelirken havaya sıçradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZUM (GAY)
Teen Fiction[TAMAMLANDI] "Ölümsüzler gitmez ki... Ebediyen yaşar. Sen de ölümsüzsün, sen de sonsuzsun ama tek bir fark var. Sen benim sonsuzumsun." NOT : Küfür, cinsellik vb. ögeler içerir.