16.BÖLÜM: VİCDAN

4.1K 294 18
                                    

  Umarım sizlere karakterlerimin hislerini yansıtabiliyorumdur.❤🙏 Keyifle okuyun canlarım.🥰

        ~~~~~~~

  Yüreğinde sevdası yarım kalan bir kadının aldığı nefesi de gözüne girmeyen uykusu da yarımdır.

  Ruşendil günlerdir yüreği, uykuları yarım bir kadındı. O günün akşamında tüm eşyalarını yeni odasına taşıtmış, okula gidip gelmek dışında odasından hiç çıkmamıştı.

Dicle ablası, Rozerin ne yaparsa yapsınlar yüzünü biraz olsun güldüremiyorlardı. Ruşendil'e söz verdikleri için gidip Emre ile de konuşamıyorlardı. Onların da eli kolu bağlanmış, çaresizlerdi. Emre'nin böyle birşey yapmış olduğuna, Ruşendil'den başka bir kız ile evlenecek olmasına en başta inanmasalar da Ruşendil'in hali herşeyi gözler önüne seriyordu.

Ruşendil yine her zamanki gibi okulundan çıkıp konaktan gelen arabaya binip eve geldiğinde kimseye birşey demeden odasına çıkıp kapısını kilitledi. Hiçkimsenin yanına gelmesini ve rahatsız etmesini istemiyordu.

Üzerindeki kıyafetlerini çıkarıp sıcak bir duş aldı. Üzerine seçtiği rastgele pijamalarını giyinip saçlarını kurutmadan yatağına yattı.

İçindeki o boşluk hissi, kalbinin hissizleşmesindendi. Emre hiç düşünmeden o gün kalbini avuçlarının arasına alıp paramparça etmişti.

Tamam kendisini sevmiyor olabilirdi. Peki ya neden en baştan itibaren anlayışla yaklaşmış, iyi bir kalbi olduğuna inandırmıştı? Neden kendini böyle sevdirmişti? Bu kötülüğü, zalimliği hak edecek ne yapmıştı?

Günlerdir onunla zorunda olmadıkça konuşmuyordu. Emre nasıl duvar olduysa karşısında kendisi de ona karşı duvar olmuştu. Bir gün geldiğinde o duvarların altında kalmaktan çok korkuyordu.

Gözlerinden yaşlar akarken cenin pozisyonuna geçip ellerini kendi bedenine sarı. Oysa günü geldiğinde bu bedenini Emre'nin sarmasını ne de çok istemişti.

Yüreğindeki acı göğüs kafesini zorlarken yatağından kalkıp küçük dolabının içinden daktilosunu ve kâğutlarını alıp yatağa oturdu.  Daktiloyu dizlerinin üzerine koyup kağıdı yerleştirdi ve yüreğindeki acı parmak uçlarından kağıtlarda yanık izleri bırakıyordu.

" Canım acıyor Emre. Seni sevmek canımı, kalbimi çok yakıyor. Cehennemde arafta kalmış bir ruh gibiyim. Gururum, sana olan sevgim ve töreye olan tutsaklığım arasında sıkışıp kaldım. Bana böyle kötü davranman, o acımasız sözleri hiç düşünmeden sıralaman, o kadını karın yapacak olman beni kahrediyor. Benim için her geçen gün büyük bir hayal kırıklığı oluyorsun. Nefretim aşkımın önüne geçecek diye ödüm kopuyor. Seni severken affedememek ne demek bilir misin? Aramızda olduğunu sandığım o bağ her geçen gün milim milim kopuyor ve ben buna engel olamıyorum. Seni sensizliğine rağmen çok seviyorum. Bir yanım bu aşkı hak etmediğini söylerken diğer yanım hep seninle olmayı diliyor. Ne olur o eski tanıdığım Emre ol. Ne olur eskisi gibi olalım. Bana bu acıları yaşatmanın sebebi her neyse sevgimiz ile deva bulalım. Bulalım ki bitsin bu sana olan hasretim."

  Kağıdı daktilodan çıkarıp daktiloyla birlikte küçük dolabın önüne gelen Ruşendil, önce daktiloyu dolabın rafına koymuş, ardından kağıdı dosyasının içine yerleştirip dolabın kapağını kapattı. Yazmak biraz olsun ruhuna iyi gelmişti.

Gardrobundan yarın için giyeceği kıyafetlerini ayarlayıp telefonunu ve kulaklığını alıp yatağa uzanıp yatak örtüsünü üzerine çekti. Kulaklıklarını takıp en sevdiği türkülerden birini açtı.

  Yüreğinde Emre'nin bıraktığı acı, gözlerinde değdiği yeri kor gibi yakan gözyaşlarıyla türküyü mırıldanmaya başladı.

(Dinleyerek okumanızı öneririm)

RUŞENDİL (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin