3.BÖLÜM "KARANLIK"

791 327 352
                                    

Merhabalar,

Bazen vazgeçmek geçiyor içimden nasıl olsa okunmuyor ne yapacaksın yoluna bak diyesim geliyor. Ama sonra neden başladığımı hatırlıyorum varsın okunmasın diyorum. Okuyan 3, 5 kişinin bile bana yettiğini görüyorum. Vazgeçmeyeceğim yazmak benim hayalim ondan öte kaçacağım bir liman haline geldi. Fazla uzatmayayım okumak isteyenler için güzel okumalar.

🥃🥃🥃🥃🥃🌹🌹🌹🌹🥃🥃🥃🥃🥃

BÖLÜM SÖZÜ: Her bekleyiş bir başlangıçtır

Çıkmaz bir evrendeydim, yıldızların sonsuz olduğu, gezegenlerin hüküm sürdüğü bir evren, baş karakter dünya onun için de yaşayan aciz insanlardan sadece biriydim. Koca evrende yalnızlığın dibine vurmuş, on sekxtilyon yıldız. Güneş sistemi olarak adlandırılan bir boşluk, krallığını ilan eden sekiz gezegen ve dünya adlı gezegende kendini bir halt sanan sekiz milyara yakın insan vardı. Herkesin bir eşi olduğuna inanan insanlardandım, saçma düşüncelerim arasından sıyrılmayı bırak nasıl hareket etmem gerektiğini dahi bilmez haldeydim. Rastlantı, tesadüf yada bir kader mi demem gerek buna kestirebilmiş değildim henüz. Yada sadece kaderin bir cilvesi demem daha doğru bir tabir olabilirdi.

Yıllardır yüzüne hasret olduğum; çocukluğumu , gençliğimi , bugünüm de ve yarınımda hayal ettiğim kişi şuan karşımdaydı. Yüzümde ki şaşkınlık metrelerce öteden görünür haldeydi...

Garip olan tarafı bir gün karşılaşırsam ne demem yada nasıl davranmam gerektiğini düşünmemiş olmamdı.
Cidden şuan bulunduğum ortam da bile bunları düşünebilmem ayrı bir ironiydi.

Cesur'un sesi yeniden kulaklarım da yankılandı, "Bırakın kızı dedim." diyerek ses tonunu daha sakin tutmuştu. Sahi beni tanımış mıydı acaba?

Karşımda durup küçük dağları ben yarattım diyen bir insan figürü vardı. Adam yanımdan uzaklaşıp Cesur'un karşında durdu, "Halla halla sen kimsin birader. Bas git yoluna gece gece katil etme beni." dedi, hızlı olmaya özenerek cebindeki çakıyı çıkarıp sanki adamlığı ondaymış gibi sallamaya başladı. Şu kendini bir halt sanan insanları anlamıyordum, gerçekten sadece bir çakının onları koruyabileceğine inanacak kadar aptallardı...

Cesur sanki elinde bıçak yokmuş gibi adama yaklaşmaya başladı. Gözleri donuk ve ifadesizdi, ya da sadece ben öyle sanıyordum. Adam Cesur'un ona yaklaştığını fark ettiğinde geri çekilmeyi denesede korkaklığını belli etmemek için yerinde durmaya çalıştı. Bunu başaramadığını hepimiz görmüştük...

Buradan bile ayaklarının nasıl titrediğini fark edebiliyordum. Beceriksiz olduğu o kadar belliydi ki, duygularını hemen açık edebiliyordu. Elinde ki bıçağı Cesur'a doğru savurdu, Cesur bunu beklememiş olmalıydı ki bıçak kolunu çizmişti.

Gördüklerim karşısında içimde bir birşeylerin koptuğunu hissettim, kalbimin yıllar sonra bu denli acıması normal miydi? Canım acıyordu ama iki adam tarafından sıkı sıkıya tutulduğum için değil, benim yüzümden Cesur'un zarar görmesi ve bu denli canımı acıtması doğru değildi. Kolumu tutan adamlar hareket kabiliyetimi sıfıra indirmişlerdi. Gözümden bir damla yaş aktı, istemsizdi ama sonunun gelmesini diledim.

Kurtulmak için çırpındıkça, kollarımda ki ellerin sahipleri hakimiyeti daha fazla ele aldı. Bu karanlıktan çıkış yoktu...

Kan, gece olmasına rağmen, siyah montunda akışını belli ediyordu. Cesur sanki o darbeyi hiç almamış gibi bir adım daha adama yaklaştı. Sağlam olan koluyla adamın elini çevirip bıçağın düşmesini sağladı. Bunu yapmasına şaşırmıştım, benim bu denli canım yanarken onun ifadesiz kalması içimde bir şeylerin götürmesini sebep oldu.

GÖLGE "KARANLIK ZİHİNLER" (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin