TANITIM

1K 207 16
                                    

Kitabı daha önceden yazmaya başladım. Kaldırdım tekrar yayınlamaya başladım. Tanıtım bölümü daha sonradan eklenmiştir. İlerleyen bölümlerde +16 sahneler ve +18 sahneler mevcut olacak ona göre okumanızı tavsiye ederim. İlk üç dört bölümü okuduktan sonra kitaba devam edip etmeyeceğinizi karar verin. Her kitap bir şansı hak eder diyorum ve sizi kitapla baş başa bırakıyorum.

Başladığınız tarihî buraya yazarsanız. 👉👉👉👉

🥃🥃🥃

Tenimin altında kızgın bir volkan vardı. Gün geçtikçe yanan beni biraz daha ölmek için yalvartan bir volkandan ibaretti. Her hücrem biraz daha yanıyordu. Kavruldukça, kalbimin derinliklerinde haykırdığım isim beni biraz daha yokuşa itiyordu. Artık nefessiz kaldığımı hissediyordum.

Ölmek... Galiba güzeldi, ama ecelinle ölmek güzeldi galiba. Karan'ın kana bulanan elleri arasında ölümü istemek bile bana acizlik gösterisinden başka bir şey gelmiyordu. Güçlü olmam gerekiyordu. Buradan bir gün çıkma hayali ile yanıp tutuşan bedenim. Belki de bir gün Gölge'yi görme umudu ile biraz daha ayakta kalabiliyordu.

Demir kapı büyük gürültü ile açıldı. Karan tüm ihtişamı ile kendini gösterirken, tüm güç bende havası vermek için yanında duran adamlar bile başını eğme eylemi gösterdi. Bu kadar güç fazlaydı. Ölüm ile oyun oynuyordu resmen. Ölümümü izleyecek kadar vahşi, ölmeme izin vermeyecek kadar kaddardı. Sert sesiyle, "Çıkın."diye emir verdi.

Tüm adamlar bir bir çıkarken, koca mahzende sadece ben ve o kaldık. Artık vücudum kendini taşıyamaz hale geldi. Ellerim demir kelepçeyle bağlı tavana asılmıştı. Ayaklarım zor bela yere değerken bayılmama az bir zaman kaldığını hissettim.

Karan yürüdükçe, ölümün soğuk ürpertisi ensemde kol geziyordu. Ölümümün zamanı bile ona bağlıydı.
Biraz ileride duran küçük sehpaya yürüdü, çekmeceyi açıp küçük anahtarı aldı. Ellerimde ki kelepçeyi çözerken, beni asla serbest bırakmayacağını bilecek kadar tanıyordum onu.

Dizlerimin üstüne düştüm. Kanadığına yeminler edebilirdim. Bileklerim demir kelepçeler yüzünden morarmıştı. Üstümde ki siyah tişört tozdan görünmeyecek hale gelmişti. Bir kolumdan tuttu Karan. Ona itiraz edemeyecek kadar yorgundu bedenim. Yine hangi cehenneme gidiyorduk?

Uzun mahzende onunla tek yürüyordum. Daha doğrusu o yürüyor beni de arkasından sürüklüyordu. Önünde durduğumuz sedyeye baktım. "Bu ne Karan?"diye sordum. Yüzüme nefretle baktı. Aynı bakışı bende ne kadar ona atmak istesemde buna bile mecalim kalmamıştı.

"Yüz üstü uzan."dedi kısaca. Sesi sert bakışları girdaptı. Yine ne yapmıştım. Bana yaptığı onca işkence yetmiyor muydu? "Karan yapma."dedim yalvarırcasına. Sırtımda ki yaralar bile daha yeni iyileşmişken bir yenisine daha dayanacak mecalim kalmamıştı.

"Uzan."diye bağırdı. Bir adım geri giderken tedirginlikle yüzüne baktım. Kolumdan çekip sedyeye zorla uzanmamı sağladı. Kolumu çekecek dahi takatim kalmamıştı. Yüz üstü sedyeye yatarken, yeni özgürlüğünü kazanan ellerimi tutup kelepçeyle sedyenin demirliklerine bağladı. Karan beni bırakıp demir dolaba doğru adımladı. O dolabın ne zamandır orada durduğunu bile bilmiyordum. Korku tüm vücuduma nufüs ederken fark etmiştim. Dolabı açıp içinden siyah bir poşet çıkardı.

Başımı iki yana sallayıp, "Karan. Ne olur yapma. Lütfen, bu sen değilsin." diye yalvarmaya başladım.
Karan yanıma geldi. Aynı idam bekleyen mahkumun celladını beklemesi gibiydi. Gözümden bir damla yaş süzüldü. "Karan."dedim, titreyen sesimle. Yüzüme baktı. En son ne zaman bana bu kadar nefret ile baktı hatırlamıyorum. Ne zaman donuklaştı bu gözleri. Karan ruhunu şeytana satmıştı bunu bir kez daha anladım.

Tişörtümü sıyırdı. Ürperti bu sefer sırtımda kol gezerken her geçen gün, ölüme biraz daha yaklaştığımı fark ettim. Karan elinin içinde buruşturuğu siyah poşeti, cebinden çıkardığı çakmakla yaktı. "Karan yapma."diye bağırdım son kalan gücümle.

Bir adım yaklaştı ve bir adım daha. Dibimde durdu. Yanan poşeti sırtımın biraz üstünde durdurdu. Eriyen poşetin kor damlaları sırtımla buluştu. Her tenime değen damlada, çığlıklarım boş depoyu dolduruyordu. Dışarda onca insan vardı ama biri yardım etmek için gelmiyordu. "Senden nefret ediyorum Karan." diye bağırdım.

Bağırmayı kestim ama sırtımda ki kor alev bir türlü gitmiyordu. "Öldür beni."diye bağırdım son kalan gücümle. Göz yaşlarım durmazken bilincim artık beni taşıyamadı.

"Senin azrailin benim. Ölmene de ben karar veririm. Cesur bile seni benim elimden kurtaramaz."

Karanın son sözleriyle bilincim kendini tamamen dış dünyaya soyutladı. Ve ben her Allah'ın günü ölmek için dua eder hale geldim.

GÖLGE "KARANLIK ZİHİNLER" (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin