14.BÖLÜM "PERDEBİRUN"

394 75 86
                                    

Umarım fazla bekletmedim, ama güzel bir bölümle geldim. Sınır 150 yorum, geçen yorum istediğim gibi gelmedi ona rağmen atıyorum. İyi okumalar

Bol bol yorum yapmayı unutmayın. Ve en sonra lütfen düşüncelerinizi belirtin.
🥃🥃🥃🥃🥃🌹🌹🌹🌹🥃🥃🥃🥃🥃

BÖLÜM SÖZÜ: Ölülerin konuşmaya başladığı zamanda, canlılar ölüm sessizliğine gömüldü.

Uçurumun sonsuzluğu gibiydi hayatım, sonu gözüken ama ulaşılmaz olan. Acınası ama bir o kadar da tapılası bir hayattı benimkisi... İnsanların özenerek baktığı hayatımın, aslında uçurum sonsuzluğu olduğunun, aslında hiç farkında olmadan, yaşamaları canımı sıkıyordu bazen... Beni anlamaları için çırpındıkça daha da dibe batmak, savaştığımı sanarken, aslında daha başlamadan yenildiğimi bilmek, bana hayatının aslında bir gül bahçesi olmadığını sürekli hatırlatır cinstendi...

Gözlerimi bir bebek edasıyla dünyaya açarken kirpiklerimi bir kaç kez kırpıştırdım. Alışkanlık haline gelmiş gibiydi, uyandıktan sonra bir kaç kez bunu yapıyor olmam. Bir kaç dakika yerimden kalkmak istemeyen bedenimle, bakışlarımı tavana çevirdim, beyazdı. Masumluğu ifade eden beyaz, kirlenmesi bir toz bulutuna bağlı olan, Dünya'da hangi kir olsa saflığıyla belli eden bir renkti. Hak etmediğim halde masum olmayı diledim, babamın ölmemiş olup, Karan ile hiç tanışmamayı diledim. Bana karanlığın kaç ton olabileceğini öğreten adam. Senden iliklerime kadar nefret eder hale geldim.

Düşünce denizinde boğulan zihnim çırpınmayı bırakıp, yeni yaşamına tutundu. Resmen çıkmaza girmiş olan zihnim bana dün yaşanılanları hatırlatır cinstendi... Mayışmış olan bedenim en son ne zaman bu kadar rahat uyuduğunu sorguladı. İçimde mutluluk tohumları yeşerirken, kalkmam gerektiğini hatırlayıp; gerinerek siyah çarşaflalarla bürünmüş olan yatağımdan kalktım.

Çıplak ayaklarım kahve tonlarının sahip olduğu parkeye değerken, vücudum da onlara uyum sağlamak adına ağırlı ayaklarıma bahşetti. İster istemez zihnim beyaz ve bej tonlarının sahip olduğu eve gitti, o zamanlar çıplak ayaklarım bile hükmünü kaybetmiş yürüyemez hale gelmişti.
Adımlarımı önce karşımda ki siyah dolaba, ardından banyoya yönelttim. Sıcak suyu ayarlayıp, dün gecenin gerçekliğini hatırlatan kıyafetlerim savaşı kazanmış gibi birer birer yerde ki yerini aldı. Bedenimi küvete yerleştirip başımı küvet başlığına kayarken, zihnim dün gecenin anıları arasına karışmıştı bile...

Dün gecenin bana bahşettiği duygular çok yoğundu. Aşkın yanında, kayboluşta vardı, kendini hatırlatan kıskançlık tohumları ben hala burdayım der gibiydi... Su vücudumda hüküm sürdü, belki de tek kabullenediğim şey suyun hükmetmesiydi.

Yirmi üç dakika sonra su toplamaya yüz tutmuş bedenimle küvetten çıktım. Elimi alnıma götürüp vurdum, kahretsin yine kıyafetlerimi unutmuştum. Lüks bir yerde yaşamıyorduk haliyle tek banyo nasibimize kalıyordu. Arda'nın beni böyle görme olasılığını kafamdan def edip dolapta bulunan temiz siyah havluma uzandım, bornoz kullanmazdım. Oldum olası nefret ederdim.

Havluyu bedenime sarıp, düşmemesi için sıkıca birbirine sardım. Saçlarım için küçük havluya uzanıp onun içine de saçlarımı hapsettim. Çıplak ayaklarım banyo fayansında ses çıkarırken aceleyle dışarı çıkıp, hole yöneldim. Sabahın erken saatleriydi, güneş ışığı daha yeni yeni salona vuruyordu. Adımlarım önce salonda ardından odamın yolunu bulmuştu. Arda'nın odası odamın hemen yanındaydı, bu yüzden acele etmem gerektiğinin bilincindeydim.

Kapı kolunu sessiz olmayı özerek açıp, içeri girdim. Kapıdan çıkan cızırtı sesinin hedefi beynim olmuştu. Nefret ediyordum bu sesten.

"Ay bende bende, ne kadar çok ortak yönümüz var."

GÖLGE "KARANLIK ZİHİNLER" (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin