Sizden ricam lütfen başladığınız tarihî yazın. Düşünceleriniz benim için gerçekten önemli. Yorum yapıp yıldıza basmayı unutmayın.
Bu benim ilk kitabım hep yazmayı denedim ama sürekli vazgeçtim ama bu sefer içimden vazgeçmek değilde savaşmak geldi hiç okunmasa bile en azından denedim diyebileceğim bir serüvenim olacak ve bu beni mutlu edecek. Şimdiden herkesten özür dilerim bir yazar değilim ve illaki yazım yanlışlarım olacak olurda beğenilirse yakın zamanda güncellenecektir. Sevgilerle...
Bir yıldız koymayı unutmayın lütfen.
🥃🥃🥃🥃🥃🌹🌹🌹🌹🥃🥃🥃🥃
BÖLÜM SÖZÜ: "Yüreğinde hissediyorsan mesafe yok demektir."
GEÇMİŞ KESİT I
04.11.2014
Mesafelerin hiç olduğu bir evrendeydim, dünya. Beni sonsuzlukla buluşturan, her an nefes almamı sağlayan bir yürek vardı. Benim için atmasını istediğim ama yıllar önce kaybettim bir yürekti, bana ait olmayan belki de şuan başkası için çarpan bir yürek... Önümde duran beyaz kapıyı serçe itip açtım, önümde duran sonsuzluk bana geçmişimi hatırlatır cinstendi. Adımlarımı terasa doğru çevirdim, kaçıncı kattı bilmiyorum ama ölümümün kesin olacağı yer olarak hafızalara kazınacaktı.
Sarsak adımlarımla terasın sonuna doğru yürüdüm. Yer altımda sallandı, üstünde yürüdüğüm bina bile varlığımı kabul etmez hale gelmişti. Önümde İzmir'in eşsiz manzarası vardı, binalar adete savaşmaya yemin etmiş gibiydi... Hangisi daha çok kişinin ölümüne şahitlik yapar cinstendi. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım, hava benim gibi kasvet kokuyordu. Fabrika dumanıyla birleşen gökyüzü siyaha bürünmüştü, güneş batmamıştı ama bu görüntü adeta geceyi andırıyordu karanlık olan zihnime.
Sonbaharın son ayındaydık, kasım 4 doğum günüm olupta asla doğmamayı dilediğim gün. Ölümün kıyısında dolaşan ruhum bugün son demlerini atıyordu. Yaşamak yasaktı, bunca acı fazlaydı...Kuş gibi çarpan kalbime fazla geldi...
Yaşamak için çırpınan yanım, ölümü arzular hale geldi...
Yaşamak cesurlara yakışırdı ve ben ölmeyi isteyecek kadar korkaktım...
Duyduğum kapı sesiyle başımı arkaya çevirdim, kimseyi istemiyordum. Bu kadar yaklaşmışken, kimsenin engel olmasına asla izin veremezdim. Arkama dönüp,"Gelme."diye bağırdım.
"Gelme, ben dayanamıyorum artık. Geçmişin ağırlığını omuzlarımda daha fazla taşıyamıyorum.""Sakin ol."dedi annem uysal olmaya özen gösterdiği bir sesle, beni vazgeçirmek için gelmişti. Sesinde korkunun izi vardı. Ne kadar bunu yansıtmak istemesede bunu anlayacak kadar tanıyordum onu. Bu sefer olmazdı, bu sefer can çekişen ruhumu serbest bırakacaktım. "Sakin ol kızım, lütfen in oradan. Seni de kaybedemem, buna dayanamam anlıyor musun? Lütfen Eva gel kızım, lütfen bu anneni daha fazla üzme."
Başımı iki yana salladım, olamazdı bu sefer vazgeçemezdim. Önümde ki sonsuzluğa baktım, bana mutluluğu çağırır cinstendi. Kaçıncı kattı sahi, ben on beşten sonra saymayı bırakmıştım.
Arkama dönüp bana ağlayarak bakan anneme baktım. Yapacaklarımdan korkuyordu, ciddi olduğumu bilecek kadar tanıyordu beni... "Be-ben yoruldum, böyle yaşayamıyorum. Herkes bana iğrenerek bakıyor, kimse yanıma yaklaşmıyor bile... Ben ucubeyim, b-ben insanların dönüp bakmak istediği biri asla değilim. Ben kaybettim anne. Babamı, seni, çocukluğumu en önemlisi de Cesur'u... Tek umudum kahramanım dediğim adamı kaybettiim ama bak artık oda yok... Ben onu terk etmedim anne ama o beni terk etti. Onun yüzünden bu haldeyim ama o bunu bile bilmiyor, daha fazla kayıp verememem."diyip başımı iki yana salladım, "Olmaz. Seni seviyorum anne, Hoşçakal." annemin Eva diye haykırışları kulaklarıma doluşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE "KARANLIK ZİHİNLER" (+18)
AcciónBir savaş vardı, ve herkes o savaşın kaybedeniydi. Eva Kumru Soykan, en dipsiz kuyuda bile cehennemi iliklerine kadar yaşıyordu. 4 Yaşında babasını kaybetti. 13 yaşında kaçırılıp türlü işkenceler yaşadı. 2 yıl esir kaldı. 15 yaşında deli hastane...