Islak parmaklarından birini deliğine konumlandırdığında orada oyalandı. Dairesel hareketlerle parmağını dolaştırdı ve daha fazla dayanamayacağını hissettiğinde sabırsızlıkla içine itti. Alışmayı beklemeden daha derine gittiğinde ağzından bir inleme çıkmasına engel olamadı.
Diğer elini kendi vücudunda gezdirirken yatağının karşısında olan aynadan kendisini izliyordu. Parmağını kendi içinde hızla hareket ettirirken kesik kesik çıkan inlemelerine engel olmuyordu.
Bütün gün okulda Bay Styles'ı ve beyaz gömleğinin altından görünen dövmelerini izlemişti. Üstelik iki ders boyunca dersleri vardı ve Louis gözlerini alamamıştı. Bu kadar yakınında olup ona dokunamamak canını sıkmıştı. Louis odasına girmeye çalıştığında ise onu net bir dille reddetmişti ve Louis odaya adımını bile atamamıştı.
Şimdi ise bu haldeydi. Kendisini parmaklayan ergen bir çocuk.
Louis, onun çıplak vücudunu gözünün önüne getirdi. Vücuduna kazınmış dövmelerini ve yapılı vücudunu. Onu nasıl kavradığını, nasıl hissettirdiğini ve önüne düşen kıvırcık saçlarını.
Louis hiç beklemeden ikinci parmağı da ekledi. Bir an önce işini halletmek istiyordu. Eğer Harry ona yardım etseydi, şu an bu halde olmayacaktı. Ama sert bir şekilde reddedilmişti. Bu onun suçu değildi. İstemsiz olmuştu ve vücudu onun için yalvarıyordu.
Parmaklarını daha da hızlandırırken titrek bir nefes verdi. Harry kadar hızlı değildiler ve Louis tüm o günlerden sonra ona alışmıştı. Kendi küçük parmaklarına değil. Yeterince derine gidemiyordu bile.
Büyük bir açlıkla üçüncü parmağı da ekledi. Yeterli gelmiyordu. Louis için hiçbir zaman yeterli değildi. Ona Harry lazımdı. Onun kadar kalın ve büyük. Her zaman onun isteğine göre hareket eden.
Louis kafasını yastığa gömdü ve ağlamaklı bir ses çıkardı. Parmaklarını biraz daha derine itmeye çalıştı. Elini penisine attı ve arkasında Harry varmış gibi hayal etti. Kalçalarını Harry'ye doğru itiyormuş gibi hayal ediyordu. Ama asıl ittiği şey kendi yetersiz parmaklarıydı. Bu yüzden de sinirleniyordu.
Louis umutsuzlukla parmaklarını içinden çıkardı. Yatakta öylece otururken ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Gözü telefonuna kaydığında hiç düşünmeden eline aldı. Telefon rehberinde Bay Styles diye kayıtlı olan numaraya tıkladı ve çalmasını bekledi. Louis uzun bir süre bekledi. Cevap vermiyordu. Tam kapatacağı sırada Harry'nin sesi duyuldu. "Alo?" dedi sorar bir biçimde. Louis arkadan gelen seslerden dolayı onun dışarıda olduğunu anladı.
"Merhaba." dedi Louis.
"Louis? Bir şey mi oldu?" Harry'nin sesi meraklı geliyordu.
Louis ne diyeceğini bilemedi. Kararsızlıkla dudaklarını ısırdı. Düşünmeden aramıştı. Ne diyecekti ki? 'Bay Styles, lütfen gelin ve içimi doldurun. Çok açım ve beni doyurmanız gerekiyor.'
"Louis?" Louis Cevap vermediğini fark ettiğinde kendisine geldi.
"Şey..." dedi kararsızlıkla. "Acaba... Yani eğer müsaitseniz, benim evime gelebilir misiniz..? Lütfen." Tekrar aynadan kendisine baktı. "Size ihtiyacım var."
Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Harry konuştu. "Üzgünüm Louis, gelemem."
Louis şimdi ağlayacaktı. Neden sadece ona yardım etmiyordu ki? Sıkılmıştı belki de. Ve istemiyordu onu.
"Neden?" Louis sormak istemedi. Hayatına dahil olmak istemiyordu. Yani, tabii ki istiyordu. Ama Harry onu hayatına dahil etmiyordu. Ve böyle davranmak sadece ondan soğumasına neden olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fearless
FanfictionLouis, öğretmeni Bay Styles'a aşık oluyor ve onu kendisine aşık edeceğine neredeyse emin. 17! Louis 26! Harry