25

1.4K 101 218
                                    

Louis için daha sıradan bir gün olamazdı. Hafta sonuydu. Koltukta uzanmış, telefonuna bakıyordu. Uyandığından beri tek yaptığı buydu ama şikayetçi de değildi. Ses olması için açtığı televizyonda bir moda programı vardı ve Louis arada gözlerini telefondan çekerek ona göz atıyordu.

İlk başta Niall'la bir şeyler yapmak istediğini söylemişti, uzun bir süre boyunca ona pek zaman ayıramamıştı. Ama Niall ailesiyle birlikte olacağını söyleyip reddetmek zorunda kalmıştı. Louis de zorlamamıştı.

Harry'yi de çağırmak istememişti. Louis her an onu yanında istiyordu ama çok yapışkan biri gibi görünüp onu sıkmak da istemiyordu. Kendisini biraz geriye çekmek istemişti. Hem son zamanlarda her şey onun için fazla güzel gidiyordu. Harry de onu istiyordu. Bu görmezden gelemeyeceği bir gerçekti. Ve bunun için o kadar mutluydu ki yanına gidip ona sımsıkı sarılmak, bir sürü öpücükler vermek istiyordu.

Ama bunun onu sıkacağını biliyordu. Bu yüzden kendisini geri çekmek istemişti.

Louis ne kadar oturduğunu bilmiyordu ama zil sesini duyduğunda şaşkınlıkla kalkmıştı. Harry olduğuna emindi. Ondan başka kim gelecekti ki? Yüzüne büyük bir gülümseme kondurup heyecanla kapıyı açtığında gülümsemesi yüzünde donmuştu.

"Selam Louis!" Luke gülümseyerek kapı ve Louis arasındaki boşluktan içeriye adımlarken Louis şaşkınlıkla ona bakıyordu. Müsait olmayabilirdi. En önemlisi içeride Harry olabilirdi ve bu yaşansaydı Louis ne yapardı gerçekten bilmiyordu. Niall'a tekrar içinden sövüp kapıyı kapattı. Luke da bu sırada salon olduğunu tahmin ettiği yere gitmişti ve koltukları gördüğünde umursamazca birine oturup yayılmıştı.

"Ne yapıyorsun?" Louis sakin bir şekilde sordu. Luke rahat biriydi, biliyordu. Çocuğun bir şeyi umursadığı yoktu. Herhangi bir şeye üzüldüğünü bile düşünmüyordu Louis.

"Ne?" dedi Luke tuhafça ona bakarak. "En yakın arkadaşımın evine gelemez miyim?"

"En yakın arkadaşın mı?" Louis kısık sesle güldü ve koltuğa oturdu.

"Ah evet..." Luke dudaklarını bastırarak oyuncu bir şekilde kafasını salladı. "Kendisi 'en yakın arkadaş' olmak istiyor çünkü."

Louis hafifçe öksürdü. Luke her zaman böyleydi. Bir şeye üzülür, içine atar ve sonsuza kadar oradan çıkmaması için hayali kutulara kilitlerdi. Anahtarı saklamanın yoluysa duygularını saklamaktan geçiyordu. Görmezden gelirdi. Umursamıyor gibi yapmaya çalışırdı ve her şeyi dalga konusu yapardı. Aklınıza gelebilecek her şeyi.

Ama gerçekte Luke, onu seviyordu. Onu çok çok seviyordu. Yanında kısa kalması hoşuna gidiyordu. Çoğu zaman onu kollarıyla sarmalamak ve kolları arasında kaybolan bedeni hissetmek istiyordu. Ve bir de... burnunu ısırmak istiyordu.

"Aptalsın."

Luke sahte bir gülümseme gönderdiğinde elini sırtından çekti.

"Bir dahakine haber ver." Louis huysuz bir şekilde söylendi.

"Bir dahaki mi..?" Luke elini kalbine koydu. "Louis... beni bu kadar çok istediğini belli etme."

"O kadar çok istiyorum ki tahmin bile edemezsin."

"Biliyorum, biliyorum. İnsanlar cazibeme katlanamıyor genelde."

Louis gözlerini devirdi. Luke televizyona baktığında sesli bir şekilde güldü. "Bunu mu izliyorsun gerçekten?"

"İzlemiyordum." Louis'nin sinirleri bozulmaya başlıyordu. Buraya kadar boş boş konuşmaya mı gelmişti?

FearlessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin