Louis hafta sonu kesinlikle hiçbir şey yapmamıştı. Fazla aksiyonlu geçen cumartesinden sonra pazar ona göre fazla zıttı.
Bütün gün telefonuna bakmış, televizyonun kanallarını değiştirip onu eğlendirecek bir program aramıştı.
Daha sonra koltukta uyuyakalmış, uyandığında hava kararmıştı. Daha sonra ise devam ettiği dizinin devamını izlemişti. Bir bölümden fazla izlediğinde, canı cips yemek istemişti. Böylelikle akşam yemeğini de geçiştirmiş oldu. Tok hissediyordu. Annesi görseydi muhtemelen önce kızar, ardından sağlıklı, tadı kötü yemekler yapar ve ona zorla yedirirdi.
Louis'nin bu sefer şarjı bittiğinde yeterince sıkılmış hissediyordu. Yapacak bir şeyi yoktu. Bu yüzden o da en sevdiği şeyi yaptı. Uyudu. Kaç saat uyuduğunu bile bilmiyordu.
Tembellikle geçen kocaman bir günün ardından, gözlerini tekrar pazartesiye açmıştı. Okula gidilecek 5 gün. Harry'yi görmesinin yanında, onun için ölüm gibiydi. Nefretini kelimelerle anlatmıyordu.
Öncelikle, okuldaki insanlar aptaldı, gerçekten. Hepsinden nefret ediyordu. Derste onların aptal davranışlarını gördükçe kafasını duvara vurma isteğini bastırmaya çalışıyordu.
Harry'nin içine düşenlerden de ayrıca nefret ediyordu. İlgi alanı değildi, bu bariz değil miydi? Louis hepsinin yüzüne karşı onunla olduğunu bağırmak istiyordu. Vücudundaki izleri onlara göstermek, ona neler yaptığını detaylı bir şekilde anlatmak istiyordu.
Ama onun yerine, sadece onlara aşağılayıcı bakışlar atıyor ve yerinde oturuyordu.
Şimdi ise gitmek istememesinin iki nedeni vardı. Birincisi, okula gitmek istemiyordu. Bu kadar basit. İkincisiyse Luke'tu. Onunla karşılaşacaktı ve ne diyeceğini bilmiyordu.
Belki biraz sert davranmış olabilirdi. Belki sadece birazcık.
Louis onun kendisini sevdiğinin farkındaydı. Sadece bu kadar hızlı olacağını düşünmemişti ve Harry'den başka biriyle olma düşüncesi onun midesini bulandırıyordu.
Louis zorlukla yataktan kalktığında okul için hazırlandı. Evden çıkıp her zamanki yolları yürürken her zamanki gibi şarkı dinliyordu.
Okula geldiğinde kulaklıklarını çıkarttı. Erken gelmişti, muhtemelen Niall henüz gelmemişti. Eskiden olsaydı bu onun için sorun olmazdı çünkü beklediği tüm süre boyunca test çözüyor olurdu. Ama şimdi ne yapacağını bilmiyordu ve erken gelmesi için dua ediyordu. Okulda tek kalmak onu geriyordu.
"Louis?"
Arkasında ona seslenen cılız bir ses duyduğunda Louis gözlerini kapattı. Luke'a yakalanmamak için bütün gün sırasından bile kalkmamayı planlıyordu ama ilk dakikadan planı tamamen yok olmuştu.
Yavaşça arkasını döndü ve ona baktı. Dağılmış saçları ve yüzündeki endişeli ifadeyle ona bakıyordu.
"Günaydın." Hafifçe gülümsedi. Yüzünde her zaman olan o büyük gülümsemesi bugün yoktu.
"Günaydın." Louis ona aynı şekilde cevap verdi. Küçük bir gülümsemeyle.
Louis hiçbir şey olmamış gibi davranmayı gerçekten çok isterdi. Sadece yaşanmamış gibi davranabilirlerdi. Louis böyle davranmakta Harry sayesinde ustalaşmıştı artık.
"Konuşabilir miyiz?"
Luke söylediğinde Louis başını salladı. Bunu konuşmayı gerçekten istemiyordu.
Luke yakınlarındaki banka yürürken Louis arkasından onu takip ediyordu.
"Özür dilerim." diye giriş yaptı Luke. Louis yavaşça kafasını salladı. Sorun değildi, gerçekten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fearless
FanfictionLouis, öğretmeni Bay Styles'a aşık oluyor ve onu kendisine aşık edeceğine neredeyse emin. 17! Louis 26! Harry