Louis okula girerken kulaklıklarını çıkarmadı. Arkadaş gruplarının yer yer toplandığı yerde bir anlığına herkes onu izliyor gibi hissetti. Sonrasındaysa umursamadı. Bazen kimse ona bakmıyor olsa bile böyle hissederdi.
Bahçeyi yarıladığında yanında yürüyen bir beden hissetmesiyle kafasını kaldırdı ve ona baktı: Luke. Yavaş hareketlerle kulaklıklarını çıkardı ve yürümeyi kesti.
"Günaydın." dedi Luke ona tatlı bir şekilde gülümserken. Çocuk tatlı olmaktan çok uzaktı. Çok yakışıklıydı ama Louis'nin tipi değildi, ne yazık ki.
"Günaydın." dedi Louis de ona cevap verirken.
"Sana bir sürprizim var. Şu bankta oturalım mı?" Luke bunu ciddi bir şekilde söylemişti. Louis önemli olduğunu düşündü. Daha dün tanışmışlardı. Ne gibi bir sürpriz olabilirdi ki? Yavaşça kafasını salladı ve birlikte banka doğru yürüdüler.
Louis oturduğunda, çantasını diğer tarafa koydu. Böylelikle Luke ile aralarında herhangi bir şey yoktu.
"Neymiş bu sürpriz?" dedi Louis. Biçimli kaşları merakla yukarı kalkmıştı.
"Gözlerini kapat." dedi Luke. Mutlu görünüyordu ve Louis onun neden bu kadar mutlu göründüğünü anlamamıştı. Louis ona denileni yaptı ve gözlerini kapattı.
"Elini aç." Louis bu sefer iki elini öne uzattı. Luke eline koyduğunda gözlerini açtı ve avucunun içinde duran şeye baktı. Peçete.
Louis bunu beklemiyordu. Ciddi bir şey beklemişti ve istemsiz bir şekilde güldü. "Aptalsın."
Luke da ona gülümsedi. "Ah, Louis hiç önemli değil. Biraz pahalıydı ama sarsmadı beni, senin için her şeye değer." dedi abartılı bir şekilde. Elini tuttu ve dudaklarına götürdü. Öperken gözlerine baktı. Louis de bir prenses edasıyla gözlerini kırpıştırdı.
Aptal olmasına karşın eğlenceli biriydi. Eğer onu sinir etmeseydi onun hakkında ilk izlenimi iyi olabilirdi. Şimdiyse gözüne tatlı gelmişti. Onu eğlendiriyordu. 2 haftadır yüzü gülmüyordu ve bu aptal çocuk onu güldürmeyi başarabilmişti.
"Teşekkür ederim. Her kullandığımda aklıma geleceksin." dedi peçete kutusunu çantasına atarken.
"Bu benim için bir onur, efendim." Louis kıkırdadı.
İzlenildiğini hissettiğinde gözü istemsizce bahçeye doğru kaydı. Bahçede okul binasına doğru yürüyen Harry'yi gördüğünde gözleri kenetlendi. Siyah bir pantolon giyinmişti. Elinde el çantası vardı. Onun içine kitaplarını koyuyordu. Üstündeyse yine beyaz gömleklerinden biri vardı ve açık bıraktığı ilk 2 düğmesiyle haç kolyesi uzaktan bile kendisini belli ediyordu. Harry yürürken göz kontağını kesmemişti. Luke, Louis'nin kenetlendiği yere doğru döndüğündeyse Harry hemen o tarafa bakmayı kesmişti. Kısa bir süre sonra da okula girmişti.
"Bayağı unutmuşsun sen de." dedi Luke alayla. "Adamı gözlerinle yedin resmen."
"Ne?" dedi Louis daldığı yerden çıkarak. "Sadece dalmışım. Unuttum ben onu."
"Gözlerimle görmeseydim inanabilirdim ama şu an hiç inandırıcı değilsin." Luke umursamaz bir tavırla söyledi.
"İstediğine inan." dedi Louis de aynı tavırla.
"Açıkçası Harry'ye karşı kaybetmek beni üzmez. Ama aramızdan çekilirse de güzel olabilir."
"Aramızdan?" Louis gülerek sordu.
"Bence ikimiz yakışırdık." dedi Luke. Bu hızlıydı. "Tabii, seni sevdiğimden değil."
"Eminim öyledir." dedi Louis sakince. Henüz Harry'nin etkisinden çıkamamıştı. Madem umrunda değildi, neden öyle bakıyordu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fearless
FanfictionLouis, öğretmeni Bay Styles'a aşık oluyor ve onu kendisine aşık edeceğine neredeyse emin. 17! Louis 26! Harry