Louis, Luke'un dediği alışveriş merkezine geldiğinde gözleriyle onu arıyordu. Yazışmalarına göre Luke ondan erken gelmişti ve onu bekliyordu. Louis telefonundan gözünü ayırıp tekrar kalabalığa baktı. Omzunda bir el hissettiğindeyse hafifçe sıçrayarak arkasına döndü. Luke'u gördüğünde rahatladı.
"Selam." Luke onu kendisine çekerken söyledi. Kollarını ince bedenine sardığında Louis de ona karşılık olarak sarıldı.
Luke geri çekildi ve kısaca onu inceledi. Üzerinde boğazlı siyah dar bir kazak vardı. Luke vücut hatlarının ne kadar belirgin olduğunu düşündü. Louis'nin dışarıdan bile belli olan derecedeki ince beli, her zaman onun favorisi olmuştu.
Ama Louis, boğazlı olan tek tişörtü bu olduğu için bunu giyinmişti. Yoksa kesinlikle daha iyi kombinler yapabilirdi.
"Selam." Louis ona küçük bir gülümseme gönderdi.
"Umarım romantik komedi seviyorsundur."
Louis yüzünü buruşturdu. "Pek sayılmaz."
"En iyisi buydu, gerçekten. Gidince görürsün sen de."
Ne izleyeceği umrunda değildi. Louis sadece yalnızlıktan ve Harry'yle ilgili düşüncelerinden kaçmak istiyordu. Biraz da sinirlenip ona inat olsun diye gelmişti ama bu saçmaydı. O zaten ona gitmesini söylemişti.
"Önemli değil, her şeyi izlerim."
Luke kafasını salladı ve yukarı çıkmak için yürüyen merdivenlere bindiler. Luke ondan bir adım yukarıdaydı. Louis'nin kısa boyu ve Luke'un uzun olan boyuyla Louis tekrar kendisini küçük hissetmekten alıkoyamadı.
"Güzel olmuşsun." Luke ona yukarıdan bakarken söyledi. Louis kafasını kaldırıp onun gözlerine baktığında Luke aceleyle düzeltti. "Yani yakışıklı. Evet, yakışıklı demek istedim."
Louis gülümsedi. "Teşekkür ederim, sen de öyle."
Yukarı çıktıklarında Luke patlamış mısır ve içecekleri alırken, Louis onu bekliyordu. Bu sırada da filmlere bakıyordu. Dediği gibi güzel bir şey yoktu ve Luke'un seçtiği aralarından en iyisiydi.
Luke patlamış mısırları alıp Louis'nin yanına gelirken, Louis ona yardımcı olmak adına elindekilerinin yarısını aldı.
"Birazdan başlar, gidelim mi?" Louis başını salladı ve onu yönlendirmesine izin verdi. Luke telefonundan görevliye bileti gösterdiğinde içeriye girdiler ve karanlığın içinde koltuklarını aradılar. Henüz kimse gelmemişti. Zaten kim romantik komedi izlerdi ki?
"Burası." dedi Luke durarak. Luke arkalarda koltuk seçmişti. Tabii ki ekranı daha iyi görebilmek içindi. Başka neden olabilirdi ki?
Louis kendi koltuğuna oturdu ve yanında kimsenin olmamasından yararlanarak ceketini yanındaki diğer koltuğa koydu.
Louis ceketinin cebinden telefonunu çıkardı ve bildirim gelmiş mi diye kontrol etti. Niall'ın ona instagramdan attığı komik gönderiler dışında bir şey yoktu. Telefonunu kapatıp ceketinin üzerine koydu ve arkasına yaslandı.
Atmayacağını bildiği halde Harry'nin ona mesaj atmış olabileceği düşüncesi ona az da olsa ümit veriyordu ve bu da onda sürekli telefonuna bakma isteği uyandırıyordu.
Louis kendisine sinirlendi. Onu unutmak için gelmişti ve yine onu düşünüyordu. Onu kafasından atarak bütün odağını tamamen yanındaki çocuğa verdi. Ki o da biraz garipti. Çünkü durmuş, bir şey düşünüyordu. Daha çok etrafı kokluyor gibiydi.
"Banyo mu yaptın sen?" Luke sezgilerinin verdiği bilgiyle sordu.
Louis durdu. Tuhaf bir şekilde rahatsız ediciydi. "Köpek misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fearless
FanfictionLouis, öğretmeni Bay Styles'a aşık oluyor ve onu kendisine aşık edeceğine neredeyse emin. 17! Louis 26! Harry