Louis sabah evdeki tıkırtılarla uyandı. Gözlerini zar zor açtığında direkt olarak karşısında beyaz gömleğinin düğmelerini ilikleyen Harry'yi görmesiyle kendi kendine gülümsedi. Harry'nin burada olması, onunla yatması bile onu mutlu ediyordu. "Günaydın." dedi yeni uyandığı için çatallaşmış sesiyle.
Uyandığını fark ettiğinde Harry'nin kaşları kalktı ve ona gülümsedi. "Günaydın. Seni uyandırdım mı?"
"Hayır," dedi Louis yerinde doğrulurken. "Sadece evde birinin olmasına alışık değilim."
Ayağıya kalktığında yanına gitti. Tam karşısında dururken onu hak edecek ne yaptığını düşünüyordu. Saçlarına uzanarak buklelerini eliyle düzeltti. Daha sonra gömleğinin yakasını da düzeltti ve ona bir gülümseme gönderdi. Harry ise sadece onu izliyordu.
Karşısındaki çocuğun sevimliliğine dayanamayıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Louis şaşkınlıkla gülümsedi. Bunu beklemediği belliydi. Onu öpen taraf genellikle Louis oluyordu.
"Seni özleyeceğim." dedi ellerini beyaz gömleğinin altındaki kaslarda dolaştırken. Louis biraz daha yaklaştı ve gömleğinin açık bıraktığı köprücük kemiklerinin biraz üstüne ıslak bir öpücük kondurdu.
Dünkü isteksizliğine karşın, bugün doyumsuzdu. Yeni uyanmasına rağmen.
"Ben de seni." dedi Harry ellerini Louis'nin ince beline dolarken. Louis az önce öptüğü yeri tekrar öptü. Orada oyalandı. Boynundan gelen kendisine has kokusunu içine çekti.
Onu seviyordu ve her geçen gün daha fazla bağlandığını hissediyordu. Ona, hissettirdiği tüm bu duygulara aşıktı.
Louis bu sefer onun boynuna küçük bir dil darbesi attığında tepkisini görmek adına durdu, pozisyonunu bozmamıştı. Bu devam edebilirdi demek oluyordu. Bu sefer daha özgüvenli devam etti. Bir eliyle omzunu tutuyordu.
Derisini hafifçe ısırıp emmeye başladığında Harry'nin sesini duydu. "Hey." Yavaşça onu kendisinden uzaklaştırdı. "İz kalmasını istemeyiz."
"Ben isterim." Louis kıkırdadı. Harry bir kez daha Louis'nin ne kadar güzel olduğunu düşündü. Onun çıkık elmacık kemiklerine, biçimli burnuna ve kırmızı dudaklarına bakarken hafifçe tebessüm etti. Bu durumda olmaları ona hala tuhaf geliyordu ama şikayetçi de değildi.
Louis ise onun bakışlarından memnundu. Onun ilgisini üstünde hissetmek onu mutlu ediyordu. Louis onun bakışlarından az da olsa cesaret aldı. Gözlerine baktı, ardından utanınca hemen gözlerini kaçırdı. Sonrasında söylemesi gerektiğini düşündü. Tekrar ona baktı, konuşmak için ağzını açtı. Ama anında vazgeçti.
"Söyle." dedi Harry gülerek. Çok komik görünüyordu.
"Yok, yok." dedi Louis gözlerini kaçırarak. "Gerek yok." Aklındaki fikirden utanmıştı. Kim sabahın köründe bunu isterdi ki?
"Louis." Harry daha ciddi bir ses tonunda söyledi. Louis söylemesi gerektiğini düşündü. Yine reddedilecekti. Ama alışmıştı artık.
"Acaba... gitmeden önce... şey..." Louis utançla yüzünü kapattı. Neden bu kadar utandığını bilmiyordu bile. Harry'nin hafifçe gülmesini duydu. Bileklerinde Harry'nin elini hissetti ve Harry yavaşça ellerini yüzünden çekti.
"Çok isterdim." dedi Harry, "Ama vaktim yok. Eve gidip duş almam lazım."
Louis'nin yüzü düştü. Reddedileceğini biliyordu. Yine de çabaladı. "Saat daha 7. Ayrıca hızlı oluruz. Daha 2 saatimiz var."
"Üzgünüm. Daha sonra. Kendimi bu saate göre ayarladım."
Louis sinirle geri adım attı ve arkasındaki yatağa oturdu. "Neden her zaman reddediliyorum?"
"Seni reddetmiyorum." dedi yumuşak sesiyle. "Sadece, sen ne zaman istesen uygun olmuyorum."
"Uygun olmuyorsun değil." Harry'nin sorarcasına kaşları kalktı. "Bana zaman ayırmak istemiyorsun. Eğer isteseydin uygun olunacak zaman bulurdun." Louis bu cesareti nereden aldığını bilmiyordu. Sadece son günlerde bu kadar fazla reddetmesi canını sıkmıştı.
Harry'nin derin bir nefes aldığını duydu. Ne zaman sabırlı kalmaya çalışsa bunu yapıyordu. "Pekala." dedi elini kemerine atmıştı ve çözmek için hamlede bulundu.
"İstemiyorum artık." Bunu ona zorla yaptıracak hali yoktu. İstemiyorsa, istemiyordu. Louis dedi diye yapması bir anlam ifade etmiyordu.
"Louis, Tanrı aşkına! Ne istediğine karar verebilir misin?" Harry'nin sesi yükseldi.
"Sadece beni sevmeni ve biraz değer vermeni istiyorum." Louis gözünden düşen damlaya engel olamadı. Kendisini değersiz hissetmişti. Duygularına önem vermiyordu. Louis keşke en başından söylemeseydim diye düşündü. Bir de üstüne ısrar etmişti.
Harry ne yapacağını bilemedi. Böyle hissetmesini istememişti. Ona doğru adım attı ve yanına oturdu. Çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağladı. Dolu gözlerini gördüğünde içinden kendisine küfür etti. Her şeye fazla alınganlık yapıyordu.
"Sana değer veriyorum." Ama beni sevmiyorsun. Louis çenesini elinden kurtardı. İnanmıyordu.
"Louis, bana trip atmayı kes." Çünkü senin sevgilin değilim. Bu yüzden buna katlanamazsın, değil mi?
"Gidebilirsin." sesi kısık çıkmıştı. Kırgındı. Eğer uyanmasaydı güne güzel başlayabilirdi. Harry'yle uyuduğu gerçeği ile uyanacaktı. Şimdiyse her şeyi batırmıştı.
"Kapa çeneni." dedi Louis'yi kendisine doğru çekerken. "Sen ağlarken nasıl gidebilirim?"
Louis'nin saçlarını okşadı ve onu rahatlatmaya çalıştı. Yalan değildi, Harry gerçekten değer veriyordu. Ama birkaç saat sonra okul vardı ve geç kalabilirlerdi. Son zamanlarda biraz fazla reddetmişti, biliyordu. Ama elinde olan bir şey değildi. Ayrıca Louis onu her an yanında istiyordu. Harry bunu yapamazdı.
Louis onun dokunuşlarıyla biraz daha rahatladı. Sinir olduğu kişi oydu. Ama onu rahatlatan kişi yine oydu. Bundan nefret etmişti Louis.
Harry, Louis'yi geri çekti ve yüzüne baktı. "Sana değer veriyorum ve seni seviyorum. Aksi olsaydı sana bunu söylerdim ve zaman kaybetmezdim, değil mi?" dedi Harry yumuşak sesiyle. Louis başını salladı.
"Üzülmeni istemiyorum. Beni de üzüyorsun." dedi gözlerinin içine bakmaya devam ederek. "Ama ikimizin de bir hayatı var. Eğer müsait olsaydım tabii ki de sana zaman ayırırdım." Louis o zaman neden ayırmıyorsun diye sormak istedi. Ama sadece sustu ve başıyla onu onayladı. Gözünde daha fazla mızmız görünmek istemiyordu.
Harry saate baktı. "Gitmem gerekiyor. Sonra konuşuruz, tamam mı?" Louis tekrar başıyla onu onayladı. "Hadi, uyu sen de."
Harry onun yerine geçmesini izledi. Birdenbire çok uysallaşmıştı. Üstünü örttü ve ona yaklaşarak dudaklarına minik bir öpücük kondurdu. Harry geri çekildi ve komidinin üstündeki telefonunu aldı. Louis gözlerini kapattı. Harry sandalyenin üstündeki ceketini de aldı ve kapıdan çıkmadan hemen önce Louis'ye bir kez daha baktı. Ardından kapıyı kapattı ve evden çıktı. Louis ise birkaç saat sonra tekrar uyanacak olmasına rağmen tekrar kendisini uykunun kollarına bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fearless
FanfictionLouis, öğretmeni Bay Styles'a aşık oluyor ve onu kendisine aşık edeceğine neredeyse emin. 17! Louis 26! Harry