Günler geçti.
1 hafta oldu.
2 hafta oldu.
Harry onunla okul dışında hiçbir iletişim kurmamıştı. Derste söz vermek veya sabah okul koridorunda karşılaştıklarında günaydın demekten başka bir şey yapmıyordu.
Louis ise sadece bekliyordu. O gün ilk adımı atmamaya karar vermişti. O gelene kadar Louis de gitmeyecekti ona.
Ama sadece beklemekle kalmıştı. Evine gelmesini, mesaj atmasını ya da okuldayken diyeceği birkaç kelime için yalvarmıştı içten içe. O ise sadece okula geliyor ve gidiyordu. Louis'yi umursadığı söylenemezdi.
Louis'nin ise canı sıkılıyordu. Vücudu Harry diye yalvarıyordu ve tek istediği şey oydu. Louis, Harry'yi bu kadar çok sıktığının farkında bile değildi. O da kendisini istiyor sanıyordu. Ama Harry çabuk sıkılmıştı.
Her ne ile ilgileniyorsa da 2 hafta içinde ona bir gün bile ayıramayacak kadar yoğun olamaz diye düşünüyordu Louis. En azından ona bir açıklama yapabilirdi. Böylece Louis de onu beklemek zorunda kalmazdı. İçindeki bütün umudu keserdi. Bu durumda bir beklentisi vardı ve her ne kadar belli olsa da, Harry bir şey demeden Louis vazgeçemezdi.
"Ders başlayacak." Louis, Niall'ın sesini duymasıyla kafasını sırasından kaldırdı. Son 1 haftadır o da Niall'ın yanında, en arka sırada oturuyordu. Niall'la uzun bir süredir araları bozuktu ve boş kaldığı bu süre içerisinde Louis arkadaşıyla arasını düzeltmesi gerektiğini düşünmüştü.
Gidip ona Harry'yi söyleyememişti. Küçüklükten beri arkadaş olup birbirlerinden hiçbir şey saklamasalar da, Louis cesaret edememişti. Belki de artık Harry ile birlikte değillerdi bile. Bitmiş bir şeyi söylemenin de anlamı yoktu.
O gün her şeyden çok sıkıldığını, kendisiyle baş başa kalmak istediği için ortadan kaybolduğunu söylemişti. Haber vermediği için defalarca özür dilemişti. Niall ise -dayanamayıp- onu affetmişti. Louis suçlu olduğunu biliyordu. O gün heyecanlıydı ve bunu düşünememişti. Yine de, arkadaşıyla arasını düzelttiği için mutluydu.
Harry sınıfa girdiğinde Louis önündeki boş deftere saçma şekiller karalamakla meşguldü. Kafasını kaldırıp ona bakmaya bile tenezzül etmedi. Sonuçta, ona bakmayacaktı. Dersini anlatacaktı ve gidecekti. Belki de ona bir şey demeden bunu anlatmaya çalışıyordu. Sen benim öğrencimsin ve daha fazlası olamaz. Belki de bunu anlatmaya çalışıyordu. Konuşmaya bile gerek duymuyordu.
"Vay," dedi Niall karşısına bakarken. "Bay Styles sana öyle bir baktı ki neredeyse ben aşık olacaktım." Louis yavaş hareketlerle kafasını kaldırdı ve ona doğru baktı. Göz göze gelmeleriyle Harry birkaç saniyeliğine göz kontağını bozmadı. Ardından masasındaki kitabı açtı ve derse geçti.
"Bu da neydi?" dedi Niall şaşkınlıkla.
Louis omuzlarını silkti. "Bana kafayı takmış." dedi geçiştirmek istercesine.
"Tuhaftı." dedi Niall. Louis başını masaya koydu ve gözlerini dinlendirmeye çalıştı. Birkaç dakika uyuyabilse rahatlayacaktı. Başı çatlıyordu. Sabahın köründe okula gelmekten nefret ediyordu. İlk derse matematik koyan kimse ondan da nefret ediyordu.
Niall onu dirseğiyle dürttü. "Dersi dinlesene." Louis homurdandı ve kaşlarını çattı. Kafasını öbür tarafa çevirdi ve uykusuna devam etti.
Sınıfta kimsenin matematiğinin iyi olmaması işine geliyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu ve Louis rahat bir şekilde uyuyabiliyordu. Sınıftaki tek ses Harry'ye aitti. Onun sesi de asla rahatsız edici değildi onun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fearless
FanfictionLouis, öğretmeni Bay Styles'a aşık oluyor ve onu kendisine aşık edeceğine neredeyse emin. 17! Louis 26! Harry