5

2.3K 196 175
                                    

Louis yeni bir sabaha uyandığında her günkü sıradan rutinlerini yaptı. Tuvalete gitmek, bir şeyler atıştırmak, giyinmek için fazla süre ayırmak. Bugün düz siyah bir tişört giymişti ama yakası açıktı ve köprücük kemikleri belli oluyordu. Louis kendi köprücük kemiklerini seviyordu. Çok belirgindiler ve onda güzel duruyordu.

Ekstra olarak siyah çerçeveli gözlüklerini de taktı. Göz numarası çok büyük değildi bu yüzden her zaman takmıyordu ama bugün takası gelmişti. Üstüne siyah ceketini de giydiğinde evden çıktı ve kulaklıklarını takarak yürümeye başladı.

Harry ile son konuşmalarından sonra içi rahattı. Sakladığı bir şey yoktu ve içinde herhangi bir sırrın olmaması onu rahatlatıyordu.

O zamanlar içinde bir ümit vardı ve Harry'nin kendisini beğenme ihtimalini düşünüp umutlanıyordu. Ama şimdi her şey netleşmişti. Aklında soru işaretleri yoktu. Bazen bazı şeyler olmazdı işte. Zorlamanın ya da üzülmenin anlamanın yoktu.

Okula girdiğinde etrafa bakmadan direkt olarak sınıfa gitti. Tekrar en ön sıraya geçti. Arkası çok rahatsızdı. Herkesi görebiliyordu ve bu onun dikkatini dağıtıyordu. Ayrıca onların hiçbirini görmek istemiyordu. Bu yüzden en ön en iyisiydi.

Kulaklıklarını çıkarmadan müzik dinlemeye devam etti. Yanında test getirmişti ama hiç çözesi de yoktu. Bu aralar çalışası gelmiyordu. Belki de işin ucundaki ödülü kaybettiği içindi. Açıkçası Louis takmıyordu.

Niall hızla sınıfa girdiğinde Louis tuhafça ona baktı. Geç kalmamıştı?

Gelip yanına oturdu ve çantasından ders kitabı çıkarıp endişeli yüz ifadesiyle okumaya başladı. Louis hala tuhaf bir şekilde ona bakarken Niall da kafasını çevirip ona baktı ve "Ne?" dedi garipseyerek.

"Ders mi çalışıyorsun?" Louis yine tuhaf bir şekilde baktı.

"Delirdin mi sen 3 gün sonra sınavlar başlıyor farkında mısın? Jeff bile ders çalışıyordur." Tekrar önündeki kitaba döndü ve okumaya devam etti. Louis sınavları bile takmıyordu. Dünya yansa umrunda değil gibiydi. Az çok biliyordu zaten.

İlk dersleri fizikti. Bu dersten nefret ediyordu. Gerçekten. Ne kadar çabalarsa çabalasın asla anlamıyordu. Yani iyi ki Harry fizik öğretmeni değildi. Baştan kaybederdi yoksa.

Fizik dersleri bittikten sonra matematik vardı. Ne kadar da güzel bir gündü.

Bay Styles sınıfa girdiğinde Louis'ye kısa bir bakış attı. Louis ise gözlerini ondan ayırmadı. Neden ayıracaktı ki? Her şey belliydi. Louis, onun bilerek kendisine bakmadığına emindi. Refleksle oluyordu. Merak ediyordu ve gözü kayıyordu. Çünkü dersin geri kalanında özellikle ona bakmıyordu.

Haklıydı da. Kendisine göstereceği küçücük bir ilgi bile digerleri tarafından yanlış anlanabilir, durum çok daha kötü yerlere gidebilirdi. Ama eğer sadece onu sevdiği için bakmıyorsa, bu kalp kırıcıydı. Onu sevmesinde hiçbir kötü yan yoktu.

Louis dersi dinlemediğini fark ettiğinde dikleşti. Harry'nin aniden ona bakmasıyla neredeyse eski konumuna dönecekti ama yapmadı. Dersin yarısına gelinmemiş gibi, sanki yeni başlıyorlarmış gibi kalemi eline aldı ve not almaya başladı.

Yine onun hakkında düşünmüştü. Yanlışlıkla oluyordu. Gerçekten. Artık onu sevmemeliydi ve buna kendisini alıştırmalıydı. O yoktu. Onu sevmiyordu ve kabullenmiyordu. Belki de gerçekten ergenin biri olarak görüyordu.

Eliyle aşağıya kayan gözlüğünü düzeltti ve yazmaya devam etti. Ama sadece yazıyordu. Hiçbir şey anlamıyordu. Düşünmemeye çalışırken bile kafasından bir sürü düşünce geçiyordu. O kadar da umursamaz olamıyordu demek ki.

Yazmaktan vazgeçti. Zaten bir işe yaramıyordu. Tekrar arkasına yaslandı ve boş gözlerle tahtayı izledi. Bir şey düşünürken her zaman boş boş bir yerlere bakardı.

Nasıl onu sevmezdi ki? Kendisinin her zaman güzel olduğunu düşünmüştü. Hem vücudu da güzeldi. Vücudunu hep sevmişti. Neyin yanlış olduğunu bilmiyordu. Eğer bilseydi belki bir şekilde düzeltebilirdi.

Tahtadaki hareketliliğin durduğunu fark ettiğinde düşüncelerinden sıyrıldı.

"Dediğim gibi, iyi çalışın. Bu seferki biraz daha zor olacak."

"Off başkaları yüzünden biz çekiyoruz yine derdini." dedi arkadan bir kız.

"Efendim?" dedi Harry tek kaşını kaldırarak.

"Önemli bir şey demedim." dedi kız tiz sesiyle.

"Ben de öyle düşünmüştüm."

Louis nefret ediyordu. Bu tarz şeylerin gözü önünde yaşanmasından nefret ediyordu. Sanki sınavı o hazırlamıştı. Ne gibi bir etkisi olabilirdi ki? Konuşmak için konuşuyorlardı işte.

Harry sınıftan çıktığında Louis kafasını masaya koydu. Ama uzun sürmedi. Niall'ın dürtmesiyle gözünü açtı. "Kalk." dedi. Louis tekrar gözlerini kapattı. "Bütün derslerden kalacaksın biliyorsun değil mi?" Louis omzunu silkti. Gerçekten umrunda bile değildi şu an. Tek istediği küçük bir uykuydu. 10 dakikalık kısa bir dinlenme.

Niall onu umursamayıp tekrar dersine geri döndü. Birkaç dakika sonra tekrar zil çalıp Harry sınıfa girdiğinde Louis kafasını kaldırmak istedi. Gerçekten denedi ama o kadar uykusu gelmişti ki canı hiç kalkmak istemedi. Hem herkes derste uyuyordu. Onlar bunu en ön sırada yapmıyordu ama olsun. Sonuçta aynı şey oluyordu. Hem Harry onunla konuşmuyordu bile. Bu yüzden bir şey diyemezdi.

"Tomlinson!" Harry'nin sert sesini duyduğunda gözlerini araladı. Erken konuşmuştu.

"Dersimde uyuyamazsın." Böylelikle Louis uyanmak zorunda kaldı. Ve -yine- boş bakışlarla tahtaya baktı. Çevresinde ne olduğu gram umrunda değildi. Tek istediği dersin bir an önce bitmesi ve eve gitmekti.

FearlessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin