Aaron Calhoun
Dün gece Daphne uyuduktan sonra daha fazla orda kalmayıp ayrılmıştım oradan. Ona yeterince fazla tahammül ettiğimi düşünüyordum. Şimdilik sınırlarımı bu kadar zorlayabiliyordum ancak bu bile onu kandırmama yeterliydi. Fazla saftı.
Bana inanmıştı. Onu buradan çıkaracağımı söylemiştim ve o bana koşulsuz şartsız güvenmişti. O kadar aptaldı ki hiç sorgulamamıştı bile. Halbuki sadece onun güvenini kazanmak için Daphne'yi oradan çıkarmayı düşünüyordum.
Bir yandan da artık vaktinin geldiğini sanıyordum. On yıldan uzun bir süre geçmişti. Onu biraz daha orada tutarsam akli dengesini kaybetmesinden korkuyordum. Çünkü bu onun için kolay yol olurdu.
Daphne'yi sözlerimle eskiden sevgili olduğumuza ikna edemeyeceğimi gayet iyi fark etmiştim. Bana inanmıyordu. İnanması için ortada bir sebep de yoktu ama ben o sebebi yaratmak için elimden geleni yapacaktım. Bir şekilde bana güvenmesini sağlayacaktım. Aksi takdirde bunca sene ona yaptığım şeyler boşa gidecekti. Artık harekete geçmem gerekiyordu.
Düşüncelerimden aklıma anlık esen fikirle sıyrıldım. Onu bayadır kamera odasından izlemiyordum. Bu düşünceyle adımlarımı kamera odasına yöneltmeme engel olamadım. İçimi sebepsiz bir merak kaplamıştı. Başıma herhangi bir iş açmayacağından emin olmak istiyordum.
Belki beni kandırıyor, oradan çıkmak için saf ayaklarına yatıyor olabilirdi. Konu Daphne olunca her türlü ihtimali göz önünde bulundurmak zorundaydım.
Dakikalar içersinde kamera odasına geldiğimde kapıyı kapatıp ardımdan birkaç kez kilitledim. Gözüme anında büyük ekrandaki görüntüsü çarparken derin bir nefes aldım. Kumandadan ses ayarını en sona getirdim ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Onu detaylı bir şekilde inceleyerek kendimce bir kanıya varacaktım.
Her zaman yaptığı gibi odadaki yatakta uzanıyordu. Herhangi bir harekette ya da seste bulunmadığı için uyuduğunu düşünüyordum. Ben de öylece uyanmasını bekledim. Geçip giden zamanı ise şimdilik göz ardı ediyordum.
Belli bir sürenin ardından Daphne yattığı yataktan yavaşça doğrulduğunda ekrana biraz daha yaklaşıp dikkatli bir şekilde onu izlemeye devam ettim. Ellerinin tersiyle gözlerini ovuşturduktan sonra yatakta bağdaş kurarak oturur bir vaziyete geldi. Sanki izlendiğini anlıyormuş gibi bakışlarını bir saniye bile eğdiği önünden kaldırmazken kaşlarımı çattım.
En sonunda dayanamamış olacak ki yatağın üzerindeki battaniyeyi bir kenara atıp komodinde duran yemek tepsisine uzandı. Yemekleri tek tek tadarken yüzünü buruşturup tekrar aldığı yere bıraktı yemek tepsisini. Anlaşılan yemeğine o hapları katmadığım için yemekleri artık beğenmiyordu.
Saçlarını bileğindeki tokayla toplayıp ayaklandı. Odada dolaşmaya başlarken arada bir kitaplığın bulunduğu yerden bir kitap alıp inceliyor, ardından geri yerine bırakıyordu. Canı ciddi anlamda sıkılmış olmalıydı. Yoksa vaktinin çoğunu kitap okumakla değerlendiriyordu.
Yine eskisi gibi uzun saatler onu izlemeye daldığımı fark edince artık burada daha fazla kalmamam gerektiğine kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Yeterince vakit kaybetmiştim burada. Artık kendi işlerimle ilgilenmem gerekiyordu.
Odanın kilidini açıp oradan ayrıldığımda adımlarım ilk önce mutfağa yöneldi. Yemeklerle uğraşan teyze beni henüz görmediği için onu korkutmamak adına sahte bir öksürük sesi çıkardım. Bakışları anında beni bulurken bir şey söylemesine fırsat tanımadan konuştum.
"Akşam için Daphne'nin sevdiği yemeklerden hazırlamanı istiyorum, teyze. Bugün yemekte bize eşlik edecek."
Teyze şaşkın şaşkın bana bakarken daha fazla orada beklemeye lüzum görmeyip merdivenlere yönelttim adımlarımı. Daphne'nin sevdiği yemekleri bilmiyordum ama teyzenin bildiğinden şüphem yoktu...
🗝
Aşağıdan gelen gülüşme seslerini duyuyordum lakin bana fazlasıyla yabancı gelen bu sesler karşısında ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Aşağı inmemek için kendi kendime bahaneler sıralamaya başlamıştım bile. Çünkü ben iner inmez o kahkaha seslerinin yok olacağını biliyordum. Ortama daima kötü enerji yayıyordum.
Çocukluğumda hiç masanın etrafında oturup keyifli gülüşmeler eşliğinde yemek yememiştim. Babam genelde eve geç gelir, çoktan dışarlarda bir yerlerde yemeğini yemiş olurdu. Annem de çoğu zaman sarhoş olup bir yerlerde sızardı. Ben ise yalnız başıma yemeğimi yedikten sonra usulca odama çıkardım. Bu döngü, hatırladığım ilk zamanlardan beri böyleydi. Sonra Daphne gelmiş ve her şey değişmişti zaten...
Alt kattan yükselen kahkaha sesleri beni daha da gererken odada volta atmaya son verdim. Bu kadar gülecek ne yaşanmıştı anlam veremiyordum. Daha şimdiden beni davranışlarıyla rahatsız etmeye başlamıştı. Hem ne diye yıllar sonra onu oradan çıkarıyordum ki?
Derin bir nefes aldım. Adımlarımı odanın kapısına yönelttim ve hızla ayrıldım oradan. Alt kata ulaşan merdivenleri yavaş yavaş inerken dışarıdan oldukça ifadesiz görünmeye çalışıyordum. Yoksa iyice yüz bulacak, her şeyi daha da fazla sorgulayacaktı.
Merdivenlerin sonuna geldiğimde onlara kısa bir bakış attım. Teyze beni fark edip gülümserken hiçbir tepki vermeden bakışlarımı masada oturan Daphne'ye çevirdim. Henüz geldiğimi fark etmemişti.
Merdivenlerin önünde dikilmeye son vererek birkaç adımda salondaki yemek masasına ulaştım. Teyze oturduğu masadan ayaklanıp yemekleri getireceğine dair bir şey mırıldandı ve yanımızdan ayrıldı. Ben de masanın başındaki sandalyeyi çekip oturdum.
Bakışlarım ufak bir an Daphne'ye çevrildiğinde onun da bana bakıyor olduğunu fark etmiştim. Gözlerimiz birbirine değer değmez dudaklarındaki gülümsemeye son verip başını önüne eğdi. Bu sefer gülümseme sırası bana geçmişti. Benden hâlâ daha korkuyordu. Bu iyiydi. Benden korkması gerekiyordu.
Masanın üzerindeki içki dolu bardağa uzandım ve birkaç yudum aldım. Çok geçmeden teyze elindeki yemek tabaklarıyla yanımıza geldiğinde yemeklerle dolu olan tabakları tek tek masaya yerleştirmeye başladı. İşini bitirdikten sonra da Daphne'nin yanındaki sandalyeye oturdu.
Onlar sohbet etmeye kaldıkları yerden devam ederlerken ben de Daphne'yi süzmeye başladım. Mutluluğu her hâlinden belli oluyordu. Alt tarafı onun yukarıya çıkmasına izin vermiştim ve o buna rağmen mutluluktan havalara uçacak hâle gelmişti. Bu durumu ilerde fazlasıyla kullanabilirdim.
"Sen ne dersin, oğlum?"
Bir anda bana yöneltilen soruyla daldığım düşüncelerimden sıyrılıp odağımı teyzeye çevirdim. Ona boş boş bakarken yaşlı kadın onları dinlemediğimi anlamış olacak ki tekrar etmişti cümlesini.
"Sam'e söyleyeyim, Daphne'nin eşyalarını bu kattaki bir odaya taşıyalım diyorum."
Derin bir nefes aldım. Bu fikre hâlâ daha alışamıyordum. Her şey o kadar garip geliyordu ki verdiğim kararı sorgulamadan edemiyordum. Her sabah onunla aynı masaya oturacak, onunla aynı masada yemek yiyecekken her şeyin nasıl eski seğirinde devam edeceğini düşünüyordum.
Onu görmüyorken her şey daha kolaydı. Kamera odasına istediğim zaman gidiyor ve sadece istediğim zaman onu görüyordum. Lakin bundan sonra her lanet gün onu istesem de istemesem de karşımda görmek zorundaydım.
"Gerek yok, teyze. Daphne'nin eşyaları benim odama taşınacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
man & monster
ChickLit[kısa süreliğine askıda] O bebeği kabullenebileceğini düşünmüştü. Belki üvey de olsa bir kardeşinin olması onu iyi hissettirecekti. Ama yaşanılanlardan sonra hayatını iğrenç bir hâle getirdiği için o bebeğe sadece nefret besleyecekti. Bunun tek soru...