Daphne Madeleine
Aaron'ın beni oradan çıkarmasının üzerinden yaklaşık olarak bir hafta geçmişti ve bu süre zarfında ise çok nadir karşılaşır olmuştuk. Onunla aynı odada kalmaya başlamama rağmen bir kez bile görmemiştim onu. Evde varlığını hissettirmiyor, teyzeden öğrendiğim kadarıyla da çalışma odasından çıkmıyordu.
Farkında olmadan bir şey yapıp yapmadığımı sorgulamadan edemiyordum. Her ne kadar teyze Aaron'ın ortadan kaybolmalarının gayet normal olduğunu söylese de yine de rahat değildim. Daha önce de her şeyin böyle olduğunu anlamıştım. Sadece ben uyum sağlamakta biraz zorlanıyordum.
Oflayıp kucağımdaki yastığı bir kenara bıraktım ve oturduğum koltuktan ayaklandım. Teyze mutfakta akşam yemeğiyle ilgileniyordu ve benim de boş boş evde dolaşmaktan başka yaptığım bir şey yoktu. Salondaki çekmeceleri kaç kez kurcaladığımı bile bilmiyordum.
Artık evdeki çoğu şeyi ezberlediğim için canımın sıkılmasına engel olamıyordum. Zaten gün boyunca Aaron'ın odasında kalıyor, bazen de salonda oturuyordum fakat bu bile artık beni ilk günkü gibi tatmin etmiyordu.
Bakışlarım istemsizce salondaki boydan pencereye kaydı. Dışarıdaki orman manzarasını seyrederken bir anda fark ettiğim köpekle kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Aaron'ın köpeği mi vardı yani?
Adımlarımı istemsizce pencereye doğru yöneltirken içimi kaplayan düşünceyle duraksadım. Teyze bana bahçeye çıkıp çıkmaman konusunda herhangi bir uyarı yapmamıştı. Aaron da evde olmadığına göre sanırım bahçeye çıkmamda bir sakınca kalmıyordu. Hem alt tarafı köpeği sevecek, onunla biraz vakit geçirecektim.
Pencerenin tam önünde durduğumda kulpunu aşağı indirip kenara doğru çekerek geçebileceğim kadar araladım. Çıplak ayaklarımla birkaç adım ötemdeki çimlere ayak basarken hissettiğim hisle kıkırdadım. Hafif ıslak olan çimler ayağımı gıdıklamıştı.
Soğuk rüzgârlar vücudumu delip geçerken üzerimdeki üzerimdeki yün hırkaya sıkıca sarıldım. Ardından köpeğin önünde yattığı kulübeye doğru ilerlemeye devam ettim.
Çok geçmeden oraya varmış, köpeğin yanına çöküp onu sevmek amacıyla ellerimi kafasına yerleştirmiştim. Köpek ilk başlarda huysuzca homurdanıp hareketlense de sonradan hoşuna gitmiş olacak ki bana sürtünmüştü. Ben de yüzümdeki keyifli gülümsemeyle onunla ilgilenmeye başladım.
Aaron Calhoun
Kendimi zorlukla arabama atıp eve doğru yola çıkarken birkaç saat önce öğrendiğim gerçeklerin şaşkınlığını üzerimden atmaya çalışıyordum. Bunca yıldır sorguladığım düşünceler parça parça yerine oturuyordu ve ben artık ne yapacağımı bilemiyordum. Her şey çok ağır geliyordu.
Annemle babam şehir dışında oldukları için onlara ulaşamayan bir avukat haftalardır benimle görüşmek için uğraşıyordu. Ben de en sonunda onu başımdan savmak için kabul etmiştim. Lakin işlerin bu raddeye geleceğini kesinlikle tahmin etmiyordum.
Avukat Daphne'ye oldukça yüklü bir miktarda miras bırakıldığını söylemişti. Üstüne üstlük eski ailesinin ona bıraktığı vasiyeti okumuş, 18 yaşını doldurur doldurmaz tüm paranın Daphne'ye kaldığını öğrenmiştim. Lakin herkes onun hayatta olmadığını sandığı içinse bu para banka hesabında yıllardır duruyordu. Bir anda ortadan kaybolan kızın arkasından bu kadar para kalması hâliyle avukatı bilinmeze sokmuştu. O da tek çare olarak Daphne'yi evlatlık edinen aileye ulaşmaya çalışmıştı.
Öğrendiğim bir diğer şey de Daphne'nin ailesinin yangında ölmüş olduğuydu. Evlerinde çıkan yangın sonucu hayatta kalan tek kişi Daphne'ydi ve doğal olarak tüm miras da ona kalıyordu. İşin garip tarafı ise babam olacak herifin Daphne'yi evlatlık edindiği zamanla, Daphne'nin ailesinin yangında hayatını kaybetmesi hemen hemen benzer tarihlerdeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
man & monster
ChickLit[kısa süreliğine askıda] O bebeği kabullenebileceğini düşünmüştü. Belki üvey de olsa bir kardeşinin olması onu iyi hissettirecekti. Ama yaşanılanlardan sonra hayatını iğrenç bir hâle getirdiği için o bebeğe sadece nefret besleyecekti. Bunun tek soru...