Daphne Madeleine
Yağmur damlalarının sesleri kulağımda yankı yapıyor, üzerime kadar çektiğim battaniye ile yağmur seslerinin düşüncelerimi bastırmasına izin veriyordum. Aklım o kadar doluydu ki günlerdir yataktan ihtiyaçlarım dışında neredeyse hiç çıkmayıp sadece yatıyordum. Doğru düzgün uyku bile çekemiyordum.
Vücudumun bir şeylere ihtiyacı vardı. Bunu hissedebiliyordum. Ama neye ihtiyacım olduğunu anlayamıyordum.
Yorulmuştum. Belirsizlikten, bundan sonra ne olacağını düşünmekten, geçmişimde neler yaşadığımı hatırlayamamaktan yorulmuştum. Sırf bir şeyleri hatırlayamadığım içinse kendime kızmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Bir de ona kızıyordum tabii. Beni tüm bunları yaşamaya maruz bıraktığı için.
Derin bir nefes aldım. Her seferinde bunları düşünmeyeceğime dair kendime telkinlerde bulunurken günün sonunda yine düşünceler içersinde buluyordum kendimi...
Koridordan gelen sesleri işittiğimde sanki kim olduğunu anlamışım gibi aniden bedenim gerildi. Birisi buraya geliyordu. Bu seferki adım seslerinin teyzeye ait olmadığını anlamak zor değildi çünkü yaşlı kadının adımlarını bu kadar bariz işitmiyordum. Genelde sessizdi ve onu ancak koridorun ışıkları açıldığında fark ediyordum. Teyze olmadığına göre de geriye tek bir seçenek kalıyordu. Aaron.
Battaniyeyi iyice üzerime çekip mümkünmüş gibi yatakta daha da büzüldüm. Demir parmaklıkların sesini duyduğumda istemsizce nefesimi tutmama engel olamamıştım. Çok geçmeden de varlığını odanın içersinde hissetmiştim zaten.
Sırtım ona dönük bir şekilde beklemeye devam ederken yatağa oturduğunu çöken yatakla birlikte anlamıştım. Üzerimdeki battaniyeye uzanıp açmaya çalıştı ama ben ani davranıp kendime doğru daha da çekince böylece başarısız olmuştu.
"Yemeklerini niye yemiyorsun, Daphne?"
"İlgimi çekmiyorlar."
Hiçbir şey söylemeden bir süre sessiz kaldı. Ardından oturduğu yerden ayaklandığını hissettim ama onu göremediğim için gidip gitmediğini anlayamıyordum. Oflayıp ben de yattığım yerden doğruldum. Bakışlarım yatağın hemen yanındaki tahta sandalyede oturan Aaron'a kaydığında gözlerimizin kesişmesiyle hızla kaçırdım gözlerimi.
"Uzatma, ye şunları."
Hiçbir şey söylemeden üzerimdeki battaniyeyi üzerimden attım. Bacaklarımı yataktan çıkmak amacıyla dışarıya sarkıtırken onun delici bakışlarını üzerimde hissediyordum. Görmezden gelmeye çalıştım. Banyoya gitmeyi ve o buradan ayrılana kadar da oradan çıkmayı düşünmüyordum. Şu an katlanmak istediğim son insan bile değildi.
Oturduğum yerden ayaklanacakken ben daha ne olduğunu idrak edemeden omuzlarımdan geriye itildiğimde kaşlarım çatıldı. Kalkmama engel olup komodinin üzerinde duran yemek tabağını eline aldı. Parmaklarıyla yanağıma baskı yaparken istemsizce ağzımı açmak zorunda kalmış, yemeği ağzıma tepmesine izin vermiş bulunuyordum.
İstemediğimi belirtircesine engel olmak istedim fakat yüzümü sarmalayan parmakları o kadar sert tutuyordu ki iki elimle uzaklaştırmaya çalışsam da hiçbir şeye yaramıyordu bu çabam.
Yemekten zorlukla birkaç kaşık yedirdikten sonra tepsideki portakal suyuna uzandı. Ben debelenmeye devam ederken elini yanağımdan çekip bardağı dudaklarıma uzattı. Nafile bir çaba içersinde "İstemiyorum!" diye bağırdım. Lakin beni dinlemeyip kafama dikmişti meyve suyunu.
Bardağı dudaklarımdan zorlukla uzaklaştırmasını sağlayıp durmaksızın öksürmeye başladım. Ağzımdan çeneme doğru akan meyve suyunu elimin tersiyle silerken "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" dedim ağlamaklı gibi çıkan kısık sesimle. Boğazımın yandığını hissediyordum ve ona bir türlü engel olamamak beni sinirden ağlatacak raddeye getirmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/240481866-288-k995491.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
man & monster
ChickLit[kısa süreliğine askıda] O bebeği kabullenebileceğini düşünmüştü. Belki üvey de olsa bir kardeşinin olması onu iyi hissettirecekti. Ama yaşanılanlardan sonra hayatını iğrenç bir hâle getirdiği için o bebeğe sadece nefret besleyecekti. Bunun tek soru...