Aaron Calhoun
Arabamı evimin önüne rastgele park edip arabadan indikten sonra hızlı adımlarla eve doğru ilerledim. Hava yağmurluydu ve ben yağmurlu havalardan nefret ederdim. O yüzden acele etmeye çalışıyordum.
İçeri girdiğimde beni karşılayan karanlığa ışıkları açarak son verdim. Teyze işlerini bitirip çoktan çıkmıştı, ev bomboştu. Hava yağmurlu olduğu için de dışarıdaki çalışanlara kulübelerinde kalmalarını söylemiştim. Yani şu an evde kimse yoktu. Daphne ve ben dışında.
Sam şirketteyken aramış, Daphne'nin benimle konuşmak istediğini söylemişti. Bu beni şaşırtmıştı açıkçası. Dün gece benimle konuşmaya korkarken birden ne oldu da konuşmak için can atar bir hâle gelmişti anlamamıştım.
Üzerimdeki ceketi çıkarıp rastgele bir yere bırakırken adımlarım benden bağımsız çoktan o kapıya doğru yönelmişti. Telefonumu çıkarıp flaşını açarken bodrum katına girdim ve anahtarları alıp tüm engelleri teker teker geçtim. Işıkları bilerek açmamıştım. Çünkü onun beni görmesini istemiyordum.
Benimle eğleniyor ya da beni kandırmaya çalışıyor olabilirdi. Belki beni görünce bir şeyleri bile hatırlamaya başlayabilirdi. İşimi riske atamazdım. O yüzden şimdilik benim kim olduğumu bilmemesi en mantıklı yol gibi gözüküyordu.
Onun kaldığı yere geldiğimde duvardaki ekrana şifreyi girdim ve demir parmaklıkların yukarı kalkmasını bekledim. Ardından içeriye girdim. Tam da tahmin ettiğim gibi uyuyordu. Teyze yemeğini getirdikten sonra uyuması gerektiğini söylemiş olmalıydı. Yoksa saatleri kendi başına ayırt edemiyor, alakasız saatlerde uyuyup uyanıyordu.
Bakışlarım bir süre üzerinde gezindiğinde yastığına dağılmış sarı saçlarını fark ettim. Eskisine nazaran kısaldığı belliydi. Üzerinde vücudunu saran, ince askılı beyaz bir tişört vardı. Siyah yün hırkasını ise yatağın ucuna bırakmıştı. Battaniye bacaklarına kadar anca çekilmişken ellerini kendisine sarmış uyuyordu. Üşüdüğü ise her hâlinden belliydi.
Kendi kendine bir şeyler mırıldandığını duyduğumda ne söylediğini anlamak amacıyla sessiz kalıp bekledim. Arkası dönük olduğu için yüz ifadesini göremiyordum ama inlediğini işitmiştim. Acı çektiğini belirten birkaç mırıltının ardından bacaklarını iyice kendisine çekip bir süre öylece kalmıştı.
Derin bir nefes aldım. Kâbus görüyordu. Bu bariz belliydi. Uyandırıp uyandırmamak arasında gidip gelirken umursamamaya karar verdim. Kendi kâbusuyla kendisi başa çıkmalıydı. Tıpkı benim yaptığım gibi.
Odanın ortasında duran tahta sandalyeyi tek elimle kavrayıp banyo kapısının önüne taşıdım. Sandalyeyi sertçe kapının önüne bırakarak yüksek bir ses çıkmasına sebep olurken gözüm yattığı yerde korkuyla sıçrayan Daphne'ye kaydı. Yavaş yavaş uykusu açılıyor olmalıydı. Ona verdiğim hapların yan etkilerinden birisi de buydu. Fazla uyumasına sebep oluyorlardı.
Tam banyonun kapısının önüne bıraktığım sandalyede yerimi alırken böylelikle banyoya kaçma ihtimalini de ortadan kaldırmış bulunuyordum. Bu sefer sıkışınca ne yapacaktı merakla bekleyip görecektim.
Daphne Madeleine
Odadaki seslere korkuyla uyandığımda aklıma gelen kişiyle kendime sakin olmam gerektiği konusunda telkinlerde bulunmaya başladım. Yattığım yerden yavaşça kalkıp gözlerimi ovuşturdum. Ardından bakışlarım çaprazımda, banyonun önünde sandalyeye oturan onu buldu. İstemsizce yattığım yerde geri geri giderken sert sesi odayı doldurmuştu.
"Benimle konuşmak istiyormuşsun. Seni dinliyorum."
Uzanıp yatağın bir ucundaki hırkamı elime aldım ve üzerime geçirdikten sonra sıkı sıkı sarıldım. Ellerim cebimdeki soğuk metale değdiğinde ise içimin titremesine engel olamamıştım. Dikkat çekmemek için hızla ellerimi cebimden çıkardım ve bağdaş kurduğum bacaklarımın üzerinde yerlerini almasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
man & monster
ChickLit[kısa süreliğine askıda] O bebeği kabullenebileceğini düşünmüştü. Belki üvey de olsa bir kardeşinin olması onu iyi hissettirecekti. Ama yaşanılanlardan sonra hayatını iğrenç bir hâle getirdiği için o bebeğe sadece nefret besleyecekti. Bunun tek soru...