Aaron Calhoun
Daphne onu getirdiğim restoranda meraklı gözlerle etrafı inceliyor, ben de olabileceğine ifadesiz davranıp elimdeki içkiyi yudumluyordum. Sessizlikle geçen yemek faslının ardından ona tatlı söylemiştim ve şimdi de onun tatlısını bitirmesini bekliyordum.
"Burası çok güzel, Aaron. Eskiden çok sık gelir miydik böyle yerlere?"
Gözlerimi devirmemek için zor duruyordum ama bir şey anlamaması için onu onaylayan bir şeyler zırvaladım. Bu aralar geçmiş hayatını çok kurcalar olmuştu. Benim ona söylediğim yalanları çakmaması içinse bu konuda olabildiğince dikkatli olmam gerekiyordu.
"Nasıl tanıştık? Bana hiçbir şey anlatmıyorsun. En azından nasıl tanıştığımızdan bahsedebilirsin, öyle değil mi?"
Zaman kazanmak adına masanın üzerinde duran içkime tekrardan uzandım ve dudaklarımın arasına götürürkenki zaman zarfında sorusunu nasıl geçiştirebileceğimi düşündüm. Çok geçmeden aklıma gelen şeyle yüzümde hafif bir gülümseme oluşmasına engel olamamıştım.
"Çocukluk arkadaşıydık."
"Gerçekten mi?"
Başımla onayladım. Ardından onu yalanıma inandırmak amacıyla cebimden telefonumu çıkarıp fotoğraflar kısmına girdim. Küçükken beraber çekindiğimiz bir fotoğrafı açıp ona uzatırken o da merakla almıştı telefonu eline.
Daphne fotoğrafı detaylıca incelemeye başladığında ben de aklıma gelen anıları görmezden gelmeye çalışıyordum. O fotoğrafı çekindiğimiz zamanlar beni kuzeni olarak biliyordu. Annemle babam aile fotoğrafı için eve fotoğrafçı çağırmışlardı fakat benim de o fotoğrafta bulunacağımı düşünmemişlerdi.
Ben onları bir köşede izlerken Daphne şans eseri beni fark ederek fotoğrafa dahil olmama sebep olmuştu ve babam istemeyerek de olsa kabul etmişti. Böylece ortaya bu saçma fotoğraf çıkmıştı. Ailemle olan tek fotoğraf olduğundan dolayı da telefonumdan silememiştim.
"Saçların ne kadar komikmiş o zamanlar. İnanmıyorum, bana bak! Dişlerim yok."
Daphne'nin kahkahalarla gülmesi beni düşüncelerimden çıkarırken sessiz kalmayı tercih ettim. Bir süre daha fotoğrafa baktıktan sonra "Neden o kadınla adam gülümsemiyor? Fotoğrafta bulunmak istemiyorlar mı?" diye sordu. Fazla soru soruyordu ve bu durum beni sinir etmeye başlıyordu.
"Annemle babam fotoğraf çekinmeyi sevmezlerdi. Sırf sen istediğin için çekindiler."
"Ailene kendimi sevdirmeyi başarmışım anlaşılan. Beni hâlâ seviyorlar mı peki?"
Elimdeki içkiden kocaman bir yudum daha alıp sertçe masaya bıraktım. Bakışlarımı ondan kaçırarak garsona el işaretiyle hesabı getirmesini belirttim. Ardından konuyu noktalamak amacıyla sinirle konuştum.
"Hayatta olsalardı severlerdi. Bu kadar soru yeter!"
Daphne şaşkınlıkla bana bakarken masanın üzerinde duran elimin üzerine ellerini yerleştirdi ve hafifçe sıkıp "Aaron ben... çok özür dilerim," diye mırıldandı. Lakin masaya garsonlardan birisinin gelmesiyle sözleri havaya karışmıştı.
Yemeklerimizin ücretini fazlasıyla ödeyip oturduğum yerden ayaklandığımda Daphne de ceketini alıp ayağa kalktı. Benim ceketimi giydiğini o an yeni idrak ederken istemsizce kaşlarımı çattım. Umursamamaya çalışarak restoranın çıkışına ilerlemeye başladığım sırada o da peşimden beni takip ediyordu.
Bu iğrenç günü sonlandırma vakti gelmişti. Bir an önce eve gidip uyumak istiyordum. Bugünlük ona bu kadar tahammül ettiğim yeterliydi.
🗝
Aşağıdan gelen seslerle zorlukla gözlerimi aralarken ilk birkaç dakika boş boş bulunduğum odada gezdirdim gözlerimi. Uyku sersemi neler olup bittiğine anlam vermeye çalışıyordum. Sesler gitgide artmaya başladığında aklıma gelen şeyle kaşlarımı çattım. Eve hırsız gireceğini sanmıyordum ama yine de emin olmam gerekiyordu.
Uzandığım koltuktan ayaklanıp çalışma odasını hızla terk ettim. Olabildiğince sessiz adımlarla aşağı kata inip seslerin geldiği yere ilerlediğimde fark ettiğim kişiyle duraksadım. Mutfaktan gelen sesler Daphne'ye aitti.
Adımlarımı o tarafa doğru yöneltirken kaşlarımı çatmama engel olamamıştım. Niye bu kadar yüksek sesle hareket ediyor anlam veremiyordum. Büyük ihtimalle dışarda yediğimiz yemeği beğenmemişti ve acıktığı için mutfakta bir şeyler arıyordu. Zaten yemekte de az yemişti, bu gayet olası bir ihtimaldi.
Mutfak kapısının girişinde duraksadığımda Daphne'yi acele hareketlerle buzdolabını karıştırırken gördüm. Mutfaktaki dağınıklık da gözümden kaçmamıştı. Yerdeki cam parçaları bir şeyleri düşürüp kırdığını açıklıyordu. Benim uyanmama bu sesler sebep olmuş olmalıydı.
Daphne telaşından beni fark etmediği için dikkatini üzerime çekmek amacıyla sahte bir öksürük sesi çıkardım. Ardından konuştum.
"Bu saatte mutfakta ne yapıyorsun sen?"
Bakışları anında beni bulurken yüzünü görür görmez duraksadım. Sesimin yüksek çıktığını bile umursamadan "Ne oluyor lan?!" diye sorduğumda korkuyla yerinden sıçramıştı. Şu an karşımda zangır zangır titriyor, kızarık gözlerle bana bakıyordu. Bense şaşkınca onu izliyordum.
"B-ben bilmiyorum. G-geçsin diye bir şeyler a-arıyorum. B-birden ellerim tit-remeye başladı, durmuyorlar. Ne oluyor bana Aaron?"
Birkaç adımda onun yanına gidip elimi yüzüne yerleştirdim. Ateşi yoktu ama yüzünden tane tane terler akıyordu. Üstelik vücudu fazlasıyla soğuktu. Onun bu hâli gitgide beni de endişelendirmeye başlamıştı. Birden ne olduğuna anlam veremiyordum.
Daphne mutfakta öylece ileri geri yürümeye başlarken ne olmuş olabileceğini düşünmeye çalışıyordum fakat aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Akşam yemeğinin dokunmuş olması da saçmaydı çünkü onunla aynı şeyleri yemiştim. Ona zararı dokunduysa bana da dokunması gerekiyordu.
Aniden aklıma dank eden şeyle "Siktir!" diye mırıldandım. İçimden düşündüğüm şeyin olmamasını dilerken mutfak raflarında hapları muhafaza ettiğimiz yeri açıp poşetleri üstünkörü kurcaladım. Kısa sürede bulduğum haplar her şeyi açığa çıkarmayı başarmıştı. Teyze ona bir daha kullanmamasını söylediğim hapları hâlâ daha Daphne'nin yemeklerine katıyordu...
Daphne sabahtan beri benim yanımda yemek yediği için bugün bu hapları alamamıştı. Şimdi de haklı olarak vücudu bir şekilde eksikliğini hissettiriyordu. Tek çözüm ise onun bu hapları içmesiydi.
Lanet hapları elime alıp paketlerinden çıkardım ve tezgaha bıraktım. Arkamı dönüp Daphne'yi kontrol ettiğimde istemsizce bir küfür daha savurdum. Mutfakta ileri geri volta atıyor, elleriyle yüzünü kapatarak kendi kendisine bir şeyler mırıldanıyordu.
Rastgele bir bardağı elime alıp içine su doldurduktan sonra haplarla birlikte onun yanına ilerledim. Suyu masaya bırakarak hapları ona uzattığımda bakışları sonunda beni bulabilmişti. Onun sorgulayıcı bakışlarına karşılık elimdeki hapları gösterip "Bunları içmen gerekiyor," diye açıkladım.
Titreyen elleriyle avucumdaki haplardan birisine uzandı. Elinin titreyişi bir türlü durmak bilmediği için almayı beceremezken birkaç adımda aramızdaki mesafeyi yok edip hapları ağzına yerleştirerek içmesine yardım ettim. Ardından onu kollarımın arasına çekip sırtını usulca okşamaya başladım. Daphne de kafasını göğsüme gömüp kollarını belime sararak karşılık vermişti.
Bir elim kafasının üzerinde diğer elim de sırtında gezinirken sakinleşmesi için beklemeye başladım. Vücudunun titremesi yavaş yavaş azaldığında hapların etkisini gösterdiğini anlamıştım. Sarılıyor oluşumuzu ise şimdilik göz ardı etmeye çalışıyordum.
Ben Daphne'ye daha fazla zarar vermeden o hapları bırakmasını amaçlarken teyze işleri iyice sarpa sarmıştı. Yarın ona bunların hesabını soracaktım. Ancak önce iyi olduğundan emin olmam gereken küçük bir kadın vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
man & monster
ChickLit[kısa süreliğine askıda] O bebeği kabullenebileceğini düşünmüştü. Belki üvey de olsa bir kardeşinin olması onu iyi hissettirecekti. Ama yaşanılanlardan sonra hayatını iğrenç bir hâle getirdiği için o bebeğe sadece nefret besleyecekti. Bunun tek soru...