Aaron Calhoun
Yedi engelin hepsini de sırasıyla geçtikten sonra Daphne'nin asıl kaldığı yere ulaştım. Elimdeki bir sürü anahtardan oluşan anahtarlığı kenara bir yere bıraktığımda anahtarlar yere bırakmamla birlikte birbirine çarparak ortaya garip bir ses çıkarmış, koridorda yankı yaparak devam etmişti yoluna.
En sonunda kalın demirliklerin olduğu kısma ilerledim. Duvara oyulmuş ekrana belirlediğim şifreyi girdikten sonra demirliklerin sessizce yukarıya doğru kalkışını izledim. Tamamen boyumu geçtiğinde de içeriye adımımı atabilmiştim. Demirlikler birkaç dakika sonra kendiliğinden geri yere indiklerinde derin bir nefes aldım.
Daphne sırtı bana dönük bir şekilde uyuyordu. Büyük ihtimalle doktor ona sakinleşmesi için bir şeyler vermişti. Çünkü saatler önce çığlıklarıyla etrafı ayağa kaldıran kızın şu an sessizce yatıyor olması normal değildi. Üstelik çıkan seslere bile uyanmamıştı. Belki de numara yapıyordu, bilemezdim.
Odada herhangi bir sandalye ya da oturabileceğim başka bir yer olmadığı için yatağa doğru adımladım ve boşta kalan yere oturdum. Uyanmasını bekliyordum. Buraya geliş amacım onunla konuşmaktı. O yüzden uyanması gerekiyordu. Böylece daha sonra buraya tekrardan gelmek zorunda kalmayacaktım. Bu, ilk ve son olacaktı.
Gözlerim yavaş yavaş karanlığa alışmaya başladığında onu net bir şekilde ayırt edebilir hâle gelmiştim. Bakışlarım bir süre üzerinde gezindi. Yatakta iyice büzülmüş uyuyordu. Numara yapmadığını düzenli nefes alış veriş seslerinden anlamıştım.
Yüzündeki ifadeyi tamamen göremesem de şu an kaşlarının çatık olduğuna emindim. Genelde uykusundayken istemsizce yapıyordu bunu. İlk zamanlar pek üzerinde durmamıştım ama sonrasında kameralardan bile dikkatimi çekince daha fazla odaklanmıştım buna.
Bir süre öylece bekledim. Uyanınca ne konuşacağım hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Sadece uyanmasını beklemem gerektiğini biliyordum. Uyanırsa bir şekilde konuşurdum. Tabii ortamdaki karanlıktan beni ayırt edebilirse.
En sonunda beklemekten sıkılıp yönümü ona çevirdim. Onu uyandırıp uyandırmamak arasında gidip gelirken elim çoktan benden bağımsız uzanmıştı ona doğru. Parmaklarım çıplak koluna hafifçe değdiğinde kendime engel olamayarak ufak dokunuşlarla ilerlettim parmaklarımı. Yüzüne ulaştığımda önünü kapatan saçlarını yavaşça geriye attım.
Bir anda ne yaptığımın farkına varıp sanki bir ateşe değmişçesine hışımla çektim elimi. Amacım onu uyandırmakken ufak bir zaman diliminde düşünmeden hareket etmiştim. Buraya kesinlikle bir daha gelmemeliydim. Ona yakın olmam benim için hiç iyi değildi. Yıllardır onunla aynı havayı dahi solumuyorken nasıl buraya gelmeye karar verebilmiştim aklım almıyordu.
Oturduğum yataktan ayaklanıp ondan olabildiğince uzaklaştım. Demirliklerin hemen yanındaki duvara ilerleyip bedenimi duvara yasladım. Kollarımı göğsümde birleştirirken daha ne kadar burada bekleyeceğimi sorguluyordum kendi kendime. Karanlıkta, düşüncelerimle tüm gerçekleştiğiyle yalnız kalmak beni sıkmaya başlamıştı.
Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama hissettiğim hareketlilikle kafamı birden yerden kaldırdım. Daphne bir şeyler mırıldanıp yattığı yerden doğrulduğunda henüz beni fark etmemişti. Ben de varlığımı belli etmek için ekstra bir çabaya girmemiştim zaten.
Derken bakışları beni buldu. Karanlıktan dolayı yüz ifadesini net göremiyordum ama korktuğunu anlayabiliyordum. Benden korkması hoşuma gitmişti. Beni görmeden, sadece varlığımı hissetmesi dahi korkmasına yetmişti. İstediğim de tam olarak buydu zaten.
Yatağının üzerindeki örtüyü kafasına kadar çekip yatakta gitgide gerilerken aklından neler geçtiğini anlamakta zorluk çekiyordum. Battaniyeyi üzerine örtünce ona zarar veremeyeceğimi falan mı düşünüyordu?
Aptal kız.
Derin bir nefes alıp "En son ne hatırlıyorsun?" diye sordum sesimin sert çıkmasına engel olamayarak. Sabrımın son demlerini yaşıyordum çünkü. Sıkılmıştım bu belirsizlikten. O ise susmayı tercih etmişti. İşleri zorlaştırmaya devam edecek ve benimle konuşmayacaktı anlaşılan.
Bulunduğum yerden ayrılıp adımlarımı onun yanına yöneltirken "Ben bir soru sorduğumda bana cevap vermek zorundasın," dedim sonlara doğru yükselen sesimle. Ona karşı elimden geldiğince sabırlı davranmaya çalıştığımı görmüyor muydu? Sınırlarımı zorluyordu resmen.
"Sabrım tükeniyor, Daphne."
Tam yanına ulaşmama birkaç adım kala aniden yataktan çıkmasıyla kaşlarım çatıldı. Hızla odadaki banyoya koştuğunda ne yapacağı son anda aklıma dank etmiş, ona engel olmak için bir hamlede bulunmuştum ama boşunaydı. Çoktan kendisini banyoya kilitlemişti.
"Sikeyim!"
Kendisini fazla zeki sanıyordu. O küçük beyniyle beni atlatabileceğini düşünmüştü. Hâlbuki onun yaşamasına bile ben karar veriyordum. Bana karşı gelemezdi. Bunu anlaması gerekiyordu.
Sinirle demirliklerin olduğu kısma geri döndüm ve şifreyi girip demirlikler yukarı kalkar kalkmaz terk ettim orayı. Az ilerideki yerde duran anahtarlığı elime alırken tek tek kilitledim tüm engelleri. En sondaki kapıyı da kilitledikten sonra anahtarlığı yerine bırakıp yukarı kata ulaşan merdivenleri çıkmaya başladım.
Bodrum katından tamamen ayrıldığımda elinde yemek tepsisiyle buraya gelen teyzeyi fark ettim. Üst kata ulaşan merdivenlere yöneldiğimde "Ona bugün hiçbir şey götürmeyeceksin teyze," dedim. Yaşlı kadının itiraz etmesine fırsat dahi tanımadan ikişer ikişer çıkmaya başladım merdivenleri.
Kamera odasına geldiğimde oyalanmadan içeriye girdim. Sinirlerimi biraz olsun yatıştırmaya çalışıyordum ama bu şu an için olacakmış gibi durmuyordu. O banyodan illa çıkacaktı. Çıktığı zaman ne yapacaktı çok merak ediyordum.
Bakışlarımı bir saniye bile ekrandan ayırmazken zamanın hızla geçtiğini fark edebiliyordum ama o ısrarla ayrılmıyordu oradan. Hâlâ daha odada olduğumu düşünecek kadar korkmuştu demek ki. Bu durum beni istemsizce gülümsetti. Amacıma ulaştığımı hissediyordum.
Hafızasını benim yüzümden kaybetmiş olabilirdi ama bu ona acıyacağım anlamına gelmiyordu. Aksine ona yaşadığı her dakikayı, her saati, her günü daha fazla zehir edecektim. Hiçbir şeyi hatırlamadığı için ise iki katı daha fazla zarar verecektim ona.
Ailemin beni yıllarca aptal yerine koyduğunu, duygularımla oynadığını, kandırdıklarını asla unutmayacaktım. Çünkü bu, doğru hamleyi yapmamı sağlıyordu. Doğru hamle ise Daphne'nin hayatını mahvetmekti.
🗝
AARON CALHOUN:
DAPHNE MADELEİNE:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
man & monster
ChickLit[kısa süreliğine askıda] O bebeği kabullenebileceğini düşünmüştü. Belki üvey de olsa bir kardeşinin olması onu iyi hissettirecekti. Ama yaşanılanlardan sonra hayatını iğrenç bir hâle getirdiği için o bebeğe sadece nefret besleyecekti. Bunun tek soru...