4.3

3.5K 139 38
                                    

•••

Gözümden akan yaşı elimin tersiyle silerken derince bir nefesi içime çektim. Küp küp doğramaya çalıştığım soğanlar nerdeyse bir haftadır dinmeyen göz yaşlarıma bir yenisini daha eklemişti.

"Nerden bulaştım bu işe anlamadım ki?" Sessizce mırıldanırken doğradığım soğanları hazırladığım karışımın içine döktüm. Sıra maydonozu doğramaya geldiğinde dolaba yönelip salçayla birlikte tezgaha çıkardım.

O gecenin üzerinden tam bir hafta geçmişti Ve ben bu süreçte kendimi eve kapatıp dışarı adımımı atmamıştım. Hissettiğim ve engel olamadığım şeyler beraberinde karşı koyulamaz bir utancıda getirmişti. Ne kimseyi görmek nede bu konu hakkında konuşmak istiyordum.

O gece kızlar öğrendikleri şey karşısında ufak bir şok geçirselerde buna benim kadar abartılı bir tepki vermemiş, hemen kabul etmişlerdi. Hatta Mısra'nın bu konu hakkında söylediği şey beni daha çok şaşırtmıştı. "Sana, 'neden madem seviyordun niye o kadar uğraştık demeyeceğim. çünkü sende böyle olacağını tahmin etmezdin'." Demişti.

Gecenin geri kalanı; neden daha önce söylemedin? Şimdi napacağız biz? Onu sevdiğini biliyor mu? Keşke bu kadar uğraşmasaydık, asla seni affetmeyecek! Tarzı sorularla geçmiş ve ben kendimi zar zor eve atmıştım.

Kızlar hala yazıp arıyorlardı ama bu konudaki net ve keskin tavrım bundan öteye gitmelerine izin vermiyordu. Kessinlikle ve kessinlikle onlar tatilini bitirip burdan gitmeyene kadar dışarı çıkmayacak, Gerekirse karahindiba katiline karşı hissettiğim bu manyak duyguları kalbime gömecektim.

Sonunda çıkardığım maydonozları yıkayıp doğramaya başladığımda pirincin eksik olduğunu farkettim. SÜPER!

Günlerdir kendimi yemek yapmaya ve film izlemeye adamıştım. Kendimi o kadar kaybetmiştim ki dolap yenmeyi bekleyen yemeklerle dolmuştu. Bugünki menümde yaprak sarmaydı ama gelin görünki yemeğin ana maddesi eksikti. Ve bunun içinde benim günlerdir kendime koyduğum yasağı çiğneyip dışarı çıkmam gerekiyordu.

Bir elimi belime diğerinide anlıma götürüp ne yapacağımı düşünmeye başladım. Kesinlikle dışarı çıkmak istemiyordum. Çünkü biriyle karşılaşma ihtimalini göze alamazdım.

Aklıma babamı arayıp isteyebileceğim gelince yemek masasına bıraktığım telefonumu alıp babamın numarasını tuşladım. ikinci çalışta açmıştı.

"Efendim kızım?" Sesi telaşlıydı. Sanırım bugün restoran çok doluydu.

Memnuniyetsizce alt dudağımı dişleyip "napıyorsun baba?" Dedim.

Babamın derince bir nefesi içine çektiğini duydum. "Çok yoğunuz kızım. Koşuşturuyorum. Sen nasıl oldun geçti mi karın ağrın?"

"Ne... he evet geçti şimdi daha iyiyim." Dedim son anda toparlayarak. Düşünceli halimi, her an ağlama isteğimi regl ağrılarıma bağlamış babamıda buna inandırmıştım.

Kısa bir sessizliğin ardından tekrar konuştum. "Şey evde..." arkadan birinin babama seslenmesiyle avucumu sertçe anlıma vurdum.

"Canım ben şimdi kapatıyorum seni daha sonra ararım." Babam bişey dememe kalmadan telefonu kapattığında omuzlarım hoşnutsuzlukla düştü.

KARAHİNDİBA KATİLİ || yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin