2.1

3.6K 173 33
                                    

                                   •••

İçinde ekmek olan poşeti elimde sallaya sallaya yürürken yanaklarımı sıkıntıyla şişirdim.

Kargalar bokunu yemeden babam beni uyandırmış, ekmek almaya yollamıştı.
Üstüne üstlük birde üzerimi değiştirmeme bile fırsat vermemişti.

"Ne boktan bir gün ya! Hiç aksiyon yok." Dedim. sesim cıvıl cıvıl olan bu havaya inat sıkıntıyla çıkarken.

Elimdeki poşeti kaldırıp ekmekten bir parça kopardığımda dişliye dişliye yürümeye devam ettim.

"Pijamalarla çıktın dışarı, inşallah taş birini görürsünde topuklarını götüne vura vura kaçarsın Peri!"

Tam sözümü bitirmiştim ki kumsalın ortasında gördüğüm şeyle daha yutmaya hazırlayamadığım ekmek boğazımda kaldı.

Deli gibi öksürmeye başlarken zar zor kendime gelebilmiştim.
Bir elimi sinirle havaya kaldırırken önümdeki tabloya belalar ediyordum.

"Ulan Aile var aile pislik herif." karahindiba katili bir tane hatunu meşe ağacının altına sıkıştırmış, onca insanın içinde koala gibi kıza yapışmıştı.

Kızın çakma sarı saçlarından bir tutamı parmağına dolayıp çapkın bir edayla bir şeyler söylediğinde dudaklarını ne yazık ki okumuştum.

"Höst ulan! Ne diyor bu davar oğlu davar?" Sinirle solurken etrafımda ona fırlatacak bir şeyler aradım ama yoktu.

"Harem kurdu burda şarap çanağına sıçtığım." Ben kendi kendime deli gibi etrafta dolanırken yanıma gelen kişileri farketememiştim bile.

"Peri abla iyi misin?" Mahallenin çocuklarından biri 'muhtemelen adı zekiydi' buruşturduğu yüzüyle bir bana birde elimdeki toprağa bakıyordu.

Onları görünce elimdeki toprağı yere bırakırken kendimi gülümsemeye zorladım. Muhtemelen salak olduğumu düşünüyorlardı.

"İyiyim hatta turp gibiyim turp!"
çocukların bakışları salak olduğumu adeta haykırırken yanlarından geçip yürümeye başladım.

"Senin yüzünden bir mahallenin bebelerine rezil olmadığım kalmıştı." Dişlerimin arasından sinirle tıslıyordum.
"Şeytan diyorki sok kafasını suya boğulsun şeref yoksunu."

Birden başımın üzerinde yanan ışıkla adım atmayı keserken muhtemelen denize girmeye gelen çocuklara tekrar döndüm.

"Çocuklar sizden bir şey istesem yapar mısınız?"  Ses tonum birazdan hayatının en büyük buluşunu halka kavuşturacak bir bilim adamı kadar heyecan doluydu.

Zeki pişkince sırıtmaya başladığında dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı iki yana salladım.
"Ulan mahallenin çocukları bile çıkarcı olmuş." Elimi belime atarken dört kişiden oluşan guruba doğru yürümeye başladım.
"Öğleden sonra babamın dükkanına gelin sütlaç vereyim size olur mu?"

Çocuklardan hep bir ağızdan onaylayan nidalar yükseldiğinde diplerine girip çember oluşturmalarını istedim. Kısa sürede istediğimi gerçekleştirdiklerinde eğilip onlarla aynı boya geldim.

"Şurdaki bakkaldan gidip birsürü su balonu alıyorsunuz, tamam mı?" Sanki dünyanın en önemli görevini veriyormuş gibi sessizce söylemiştim.

Çocuklar hiçbir şey söylemeden kafalarını onaylar şekilde salladıklarında memnuniyetle gülümsedim.

"Ayşe Halanın bahçesindeki çeşmeden doldurup getirin. Ben burda bekleyeceğim."

"Biri görürse ne diyeceğiz?"
Adının Sinan olduğunu hatırladığım çocuk konuşmaya başlayınca bıkın bir ifadeyle onu izlemeye başladım.

"Olum salak mısınız lan? Su savaşı yapacağız falan dersiniz onuda ben mi düşüneyim?"

Bakışları birbiri aralarında gezinmeye başlayınca hepsinin kafasına sertçe geçirdim.

"Hemen şimdi dediğimi yapmazsanız, orhan amcanın camını sizin indirdiğinizi söylerim, hatta bununla kalmaz, Ayşe teyzenin torunu hakkında planladığınız fantazileride bir bir anlatırım."

Çocuklar birden koşmaya başlayınca pişkince gülüp elimi belime attım.

"İllaha psikopata bağlatıcaksınız insanı
birkerede dinleseniz şu lafımı olmaz değil mi?"

Gözlerimi devirip Karahindiba katilinin ve yanındaki sarı kafanın beni görmeyeceği şekilde küçük adımlarla onlara yaklaştım.

Birbirleriyle o kadar uğraşıyorlardı ki onlara yaklaştığımı farketmemişlerdi bile.

Sonunda bir ağacın altına geçtiğimde elimdeki poşeti sinirle sıkmaya başladım.

"Medeniyetsiz pislik."

Kaç dakika geçti bilmiyorum ama Karahindiba katili bir şeyler söyledikten sonra dudaklarını kızın dudaklarına yaklaştırdığında gözlem fal taşı gibi açıldı.

"Getirdik Peri abla."

Çocukların sesiyle bakışlarımı zar zor ikisinden ayırdığımda gözümün önüne gelen bir tutam saçı kulağımın ardına götürdüm.

"Şurdaki sırıkla yanındaki sarı kafayı görüyor musunuz?" Bunu ellerinde tuttukları içi su balonu dolu kovaya bakarak söylemiştim.

Çocukların bakışları o yöne dönerken hepsi kafasını olumlu anlamda sallamıştı.

"Ben şimdi şurdaki ağacın altına gidicem ve size işaret verdiğimde bu kovadaki balonları o ikisine fırlatacaksınız tamam mı?"

Çocuklar sinsi bir ifadeyle gülmeye başladıklarında bu durumdan keyif aldıklarını biliyordum.

"Eğer peşinizden koşarsa ki muhtemelen koşacak kıçınızı eşek tepmiş gibi kaçıyorsunuz tamam mı?" Bakışlarım üzerilerinde geziniyodu. "Eğer o davara yakalanırsanız sizi biçerim."

Tehditim karşısında irkilselerde bişey dememişlerdi.

"Aferin ben şimdi gidiyorum, size komut vermemi bekleyin." Yürümeye başladığımda aklıma gelen şeyle durdum.

"Hayatınızda muhtemelen duymadığınız küfürleri duyabilirsiniz. Hazırlığınızı ona göre yapın."

"Anneme küfür ederse bu su baloncuğunu onun götüne sokarım peri abla sen rahat ol."

Sinanın konuşmasıyla yüzümü buruştururken bu çocukların o davardan bile daha felaket olduğunu anlamıştım.

Arkamı dönüp yürümeye başladığımda yüzümde oluşan sinsi gülüşe engel olamıyordum.

"Duramıyorum abi duramıyorum bu çocuğun keyfini kaçırmadan duramıyorum."

                                •••

KARAHİNDİBA KATİLİ || yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin