1.7

3.7K 163 11
                                    

     Mahzar Alanson - Ah bu ben

•••

Ellerim iki yanımda taşları mengene gibi sararken tüm duyguları aynı anda yaşıyordum. Çoğu olaylar karşısında güçlü bir duruşum olsada bazen bende devriliyordum bu gerçeklik canımı sıkarken sertçe yutkunup gözlerimi ilerdeki manzaraya diktim.

"Bunu bana söyleme gereği bile duymadı. tesadüfen öğrenemsem belkide çocukları olduktan sonra öğrenecektim."

ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtığında bunu umursamamıştım.

"Ben sığ düşünceli biri değilim ki! Bana evlenmek istediğini söylese sanki hayır mı diyeceğim."

Gözlerimi açıp üzerlerinde gezdirdim. hepsinin yüzünde yabancısı olmadığım endişe kırıntıları vardı belkide onlara güvenme sebebim de buydu, benim için endişeleniyorlardı.

"Erkekler neden bu kadar duygusuyuz? Neden ne hissettiğimiz umurlarında değil?"
İlk defa karşılarında bu kadar içli içli ağlıyordum.

İçimdeki küçük kırılgan kız çocuğu gözlerini hüzünle yumarken, kafamı şiddetle iki yana sallayıp tekrar manzaraya baktım. "Bir Hasan amca olamadı." Sesim umutsuzca çıkmıştı.

Hasan amca eşi öldükten sonra hiç evlenmemiş tam 8 sene sonra karısının öldüğü tarihte kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yummuştu.

hıçkırıklarım şiddetlenirken sırtımda bir el hissettim. mısra sırtımı sıvazlarken başını omzuma koymuştu. hiç birinden ses çıkmıyordu.

bir süre öylece durduktan sonra kurumuş göz yaşlarımla birlikte emekler pozisyona geçip siyah poşetlere doğru ilerlemeye başladım. içinden bir bira aldığımda olanları unutmak istiyordum.

kızlarda bana uyup ellerine şişelerini aldıklarında sessizce içkilerimizi yudumlamaya başladık.

bir müddet sonra midemin yandığını hissettiğimde beynimde uyuşmuş gibiydi. tam üçüncü birama uzanıyordum ki mısranın elini kolumda hissetim.

"Bu kadar yeter peri."sesi en az bir anne kadar şefkatliydi.

Uyarısı beni hiç etkilememiş gibi birtane daha açıp içmeye başladım.

normalde babamın korkusundan birtanesini bile içemez ikinci yudumda bırakırdım ama şu an şartlar onu umursayacağım kadar değerli değildi.

etrafı hareketli bir zil sesi doldurduğunda şişeyi kenara bırakıp kendimi geriye attım. gözüme vuran güneşle ellerimi yüzüme siper ettigimde pınarda telefonuyla konuşmak için tepenin ucuna gitmişti.

başım çok fena zonklamaya başlamış düştüğüm durumu birazda olsa unutturmuştu.

"annem çağırıyo gitmem gerek."

pınar toparlanıp gitmeye hazırlanırken başıma çöküp yanağıma ard arda öpücüklerini sıraladı.

"seni çok seviyorum bir tanem."

tepki verecek kadar bile iyi olmadığım için sadece başımı sallamakla yetinmiştim.

bir kaç saat sonra hava karardığında iremde gitmek için ayaklanmış, mısra ve benle vedalaştıktan sonrada gözden kaybolmuştu.

"Bizde kalkalım mı?" Mısra gözlerimin içine sorusunun yanıtını almak için bakıyordu.

Kafamı salladığımda etraftaki çöpleri toplamış ve kalkmam için bana yardım etmişti. zar zor kalkıp tepeden indiğimizde artık düzlükte yürümeye başlamıştık.

Geride bıraktığımız sokağa kıstığım gözlerimle bakıp sonrasında Mısraya çevirdim. "sen burdan gitmeyecek miydin?" Mısra'nın evinin olduğu sokağı geçmiştik.

"seni bu şekilde bırakacağımı düşünmedin herhalde?" bir koluma girmiş, yeri boylamamam için sıkıca tutmuştu.

kafamı iki yana sallayıp kolundan kurtulmaya çalıştım.
"sen git ben biraz sahilde oturacağım."

Gözleri fal taşı gibi açılırken çoktan koruyucu melek gardını almıştı.
"manyak mısın peri! gece gece ne sahili? Birileri seni bu şekilde görmeden hemen eve gitmen gerek."

Bıkkınlıkla oflayıp ondan uzaklaştım.
"tamam söz veriyorum eve gideceğim." Gözlerine kendimden emin bir şekilde bakıyordum. "annem gibi peşimden gelmeni istemiyorm."

Mısranın yüzü düşerken mecburiyetten kabul etmiş ve ters istikamette yürümeye başlamıştı. arkasını dönüp bana son bir kez baktığında elimi anlıma yaslayıp ovuşturdum.

"eğer beni eve kadar takip edersen bütün ömrünü bensiz geçiresin." Tehditimle
omuzları düşerken bana kötü bakışlarını atıp yürümeye devam etti.

bende yürümeye başladığımda bir süre sonra durup ayakkabılarımı çıkardım.

Yürümemi sanki engelliyor gibiydiler, çıkardığım ayakkabılarımı tek elimle tutarken sarsak adımlarla tekrar yürümeye başladım.

Üzerime çevrilen bakışları hissetsemde bu umrumda değildi.

Zor olsa da, galiba dönüyorum sana
Gel dersen hemen
Çağırmazsan geçerken
Yerle gök arasında, bir yerde

şarkıyı sessizce mırıldanırken yavaş yavaş volümünü artırıyordum. Ayaklarımı sahile sürerken sanki beynim uyuşmuş gibiydi.

Sen beni tanımazsın
Severim de söylemem
Sen beni uzak sanırsın
Bilirim söz dinlemem

Mırıldanışım bağırmaya dönüştüğünde çoktan sahil kenarına gelmiştim bile.

Ah bu ben kendimi, nerelere koşsam?
Saklansam bir yerlerde, gizlice ağlasam
Ah bu ben kendimi, nerelerde bulsam?
Çekilsem sahillere, hayaller mi kursam

kendimi boş banklarından birine atıp boylu boyunca uzandım ve şarkıyı söylemeye devam ettim.

Bana yaklaşan adım seslerini duysamda umursamadan şarkıma devam ediyordum.

"Biraz daha bu şekilde bağırmaya devam edersen kulaklarımı kaybedeceğim ."

Tepemde beliren uzun surete kıstığım gözlerimle bakarken yine beklemediğim biriyle karşılaştım.

Karahindiba katiliyle.

                                    •••

KARAHİNDİBA KATİLİ || yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin