3.5

3.4K 148 18
                                    

•••

Elimdeki fotoğrafı iki parmağım arasında çevirirken odanın içini dolduran müziğe odaklanmaya çalıştım.

Notolar buruk bir şekilde kalbimin üzerine düştüğünde bunun sebebini çok iyi biliyordum.

Annemin fotoğrafına bakmak içimdeki küçük kız çocuğunun sevgisini doyuruyordu.
Ölmeden önce avucuma emanet ettiği kolyeyi kaybetmek ise şimdiki benliğime olan güvenimi sarsıyordu.

Neredeyse bir haftadır dışarı çıkmıyordum, arayanlara çeşitli bahaneler uyduruyor, kapıya gelenleride bir şekilde gönderiyordum. Çünkü kendime üzülmek için tanıdığım zaman dolana kadar kimseyle konuşmak istemiyordum. Hem kızlarında bu halimin sebebini öğrendikten sonra pek rahat duracağınıda zannetmiyordum.

kendimi iyi hissedene kadar evden dışarı çıkmamam herkes için en doğrusuydu.

Karahindiba katilinin bana yaşatacağı herhangi bir şeye kendimi hazırlamıştım ama bilmeden bu kadar ileri gitmesi beni korkutuyordu.

Her ne kadar bunun bedelini ona ödetmek istesemde içimdeki olgun taraf artık bu saçmalığa bir son vermem ve onlar gidene kadarda uğraşmamam gerektiğini söylüyordu.

Çünkü bunun bir sonu yoktu. Her ne kadar birbirimizle uğraşmaya devam edersek canımız o kadar yanardı. Bunu o gece çok acı bir şekilde öğrenmiştim.

Elimdeki fotoğrafı masanın üzerine bırakmadan önce tekrar incelediğimde annemin güzelliğine bir kez daha mest oldum.

Babamın pikniğe gittiklerinde çektiği bu fotoğraf, kalbimin en saklı yerlerinde belki babamın bile haberinin olmadığı köşemde duruyordu.

Annem kameraya yan dönmüş, elinde tuttuğu karahindibayı üflüyor ve etrafa saçılan polenler eşliğinde bir flaş patlıyordu.

Bunun sonucunda kırmızı rujlu ve güzeller güzeli bir kadının yaşamından sadece küçük bir an kalıyordu.

Ayağı kalkıp fotoğrafı kitabımın arasına koydum ve tekrar kitaplığımın arasındaki yerini almasına izin verdim.

Güçlü bir kızdım ama konu kalbime dokunan şeyler olduğunda acımı göstermekten çekinmiyordum.

Sanırım buna çokta güçlü biri denemezdi ama ben kendimi güçlü hissediyordum.

Karnımın guruldamasıyla sabahtan beri bir şey yemediğim aklıma gelince elimi saçıma atıp zaten karışmış olan saçlarımı daha çok karıştırdım. Üzgün olduğumda yemek yemek aklıma bile gelmiyordu.

Adımlarımı mutfağa yönelttiğimde yanaklarımı şişirip mutfağın ışığını yaktım.

Dolabın başına geçtiğimde kara kara ne yiyeceğimi düşünüyordum.
Sonunda zeytin dolu kabı alıp mutfak masasının üzerine bıraktığımda bir parçada ekmek alıp sandalyeye kuruldum. Babamın gelmesine daha çok vardı ve onun gelirken dükkandan getireceği yemekleri beklemeyecek kadar çok acıkmıştım.

Zeytinleri ekmeğimin arasına özenle dizerken mutfak camına yansıyan siyahlıkla hareket etmeyi kestim.
Ordaki silüet her kimse sanki beni izliyor gibiydi. Kaşlarım arasındaki çukur yavaş yavaş belirginleşirken elimdeki ekmeği bırakıp ayağı kalktım. Cama yaklaşırken gözlerim istemsizce kısılmış, tül perdenin arkasında kalan siyahlığa odaklanmıştım.

Burası kalabalık bir köydü, hele yazın bu oran iki katına çıkıyordu. Her gördüğüm seste ve görüntüde bakma gereği duymazdım ama şu an sanki orda duran kişi tarafından izleniyordum.

KARAHİNDİBA KATİLİ || yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin