1.1

4.1K 169 5
                                    

                                 ●●●

Güneş tenimi yakıp kavururken vücudumdaki suyun buharlaştığını hissetmeye başlamıştım.

ani bir kararla kafamdaki şapka ve gözlüğü çıkarıp kenardaki küçük masaya bıraktım.

"ben biraz denize gireceğim."

kızlar şezlonglarda uzanmış güneşleniyordu. beni duyduklarına bile emin değildim. gözlerim üzerilerinde gezindiğinde bir tepki vermelerini bekledim ancak hepsi kendi halinde takılmaya devam ediyordu.

onlara gözlerimi devirip ayağımın altında ezilen deniz kabuğu ve ıslak kum eşliğinde denize doğru yürümeye başladım.

saçlarımı geriye savurup ayak ucumu hafifçe suya değdirdiğimde beklediğimdende sıcak olduğunu hissettim.

hava o kadar sıcaktı ki su bile nerdeyse vücut ısıma denk düşmüştü. 

denizin ilerisine doğru yürüyüp bir müdet sonra durdum. ardından kırmızı bikinimin göğüs kısmını düzeltip kendimi denizin kollarına bıraktım.

deniz hemen teklifimi kabul etmiş ve beni derinine çekmişti.

biraz daha ilerledikten sonra suyun yüzeyine çıktım ve arkamı dönüp geride bıraktığım kumsala baktım. bu kadar ilerledigimin farkında bile değildim.

kıyıya tekrar geldiğimde vücudumdan süzülen su damlacıkları eşliğinde şezlonglara doğru yürümeye başladım.

aynı zamandada yüzüme yapışan saçları geriye doğru savurmaya çalışıyordum.

şezlonga attığım mavi havlumu alıp kurulanmaya başlarken gözlerim kumsalda geziniyordu.

kızlarla nerdeyse sabahtan beri burdaydık. ilk geldiğimizde kumsal o kadar kalabalıktı ki erken gelmiş olmamıza rağmen şezlong bulmakta zorlanmıştık.

Genellikle günün bu saatinde herkes yavaş yavaş gitmiş oluyordu ve bizde ancak o zaman kumsalın tadını doyasıya çıkarıyorduk.

"Bence sende yüzmelisin İrem. hem su o kadarda derin değil." İreme bakarak söylediğim şeyin onda herhangi bir kıpırdanma yaratmasını bekledim ama o hiçbir tepki vermemişti.

iremin su fobisi vardı ve yanında biri olmadığı sürece asla denize tek giremiyordu. gerçi yanında biri olsa bile girdiği panikle ister istemez yanindakinide tedirgin ediyordu ya neyse.

"canı istemiyormuş az önce bende söyledim."
pınar elindeki dergiden bakışlarını ayırmadan konuşmuştu.

"şu an güneşin tadını çıkarmak istiyorum. belki sonra..." İremin konuşmasıyla gözlerimi devirdim. Mısra ise alayla gülmeye başlamıştı.

"korkuyorum demiyorda."

"ne korkması ya? eskidendi o birkere!"

mısra 'ya bilmez miyim' bakışını attıktan sonra kafasındaki şapkayı yüzünün üstüne koyup ellerini göbeğinde birleştirdi.

Bende azıcık daha güneşlensem hiç fena olmazdı aslında. beyaz tenli olmama rağmen güneşten çekinmeyen bir cildim vardı. bu konuda şanslı sayılırdım.

kurulandığım havluyu plaj çantamın içine attıktan sonra şezlonga kurulup bacaklarımı kendime çektim.

denizin dalgalanarak beyaz köpükler oluşturması hep dikkatimi çeken bir ayrıntı olmuştu. nedense bana bu görüntü milkshakeleri anımsatırdı.

"yine mi bunlar ya!"

pınarın isyan eder gibi çıkan sesi beni düşüncelerimden ayırmıştı.

bakışlarım onu bulduğunda gözleriyle basketbol sahasını işaret etti.

karahindiba katili ve arkadaşları tel örgülerle çevrili sahada basketbol oynuyordu.

en son iki gün önce konuşmuş ve engel atmıştım. o günden sonrada onları hiç görmemiştim. şimdi karşımda görmek bir an tuhaf hissetirmişti.

"en son yaptığımız şeyden sonra birdaha dışarı çıkmazlar sanıyordum." İremin cümlesinin ardından, kızlar kendi aralarında gülüştüğünde bakışlarım hala karahindiba katilinin üzerinde geziniyordu.

siyah yarım kol tişörtü ve gri şortuyla gayet ilgi çekici dursada sanki bi şeyler eksik gibiydi. 

sanırım ona olan öfkem her şeyin önüne geçiyordu.

birden görüş açıma tanıdık bir beden girdiğinde kaşlarım hoşnutsuzlukla çatılmaya başladı.

bu geçen gün onun yanında gördüğüm kızdı.

küçük sahanın içine girdiğinde kimse onu farketmemişti. sonunda adının Melih olduğunu ögrendigim sarışın çocuk onu gördükten sonra Karahindiba katiline bakışlarıyla onun olduğu tarafı işaret etti ama o dönüp birkere bile bakmamıştı.

basketbol topunu göğüs hizasında Melihe attığında melih çevik bir hareketle topu kavradı.

karahindiba katili kızın yüzüne bakmadan kolundan tutup sahadan çıkarınca kaşlarım iyice çatılmıştı.

yüzündeki huzursuzluk onu görmekten hoşlanmadığının kanıtı gibiydi.

birlikte sahanın karşısındaki büyük meşe ağacının altına geldiklerinde kızı bırakıp kollarını göğüsünde kavuşturdu.

sırtı bana dönük olduğu için ağızını okuma düşüncemde suya düşmüştü ama kızın surat ifadesinden anladığım kadarıyla hic iç açıcı bir konuşma yapmıyorlardı.

kız yavaşça kafasını sallamakla yetinirken bir elini kaldırıp göz yaşını sildi.

sinirlerim iyice bozulurken ayağı kalkıp ellerimi belime yasladım.

bir kızın erkeğin karşısında ağlayarak  egolarını tatmin etmesinden nefret ediyordum. güçlü kız profili çizmeleri gerekip gitmek yerine ayaklarına gelip birde yetmiyormuş gibi ağlıyorlardı.

kız son sözlerinide söyledikten sonra geldiği yoldan giderken o hiçbir tepki vermeden sahaya geri dönmüştü.

ona olan nefretim artarken midemin bulandığını hissettim.

duygusuz bir piç gibi oyununa geri dönmuş ve kırdığı kalp hiç umrunda olmamıştı.

sinirle yerime oturup şapkamı kafama taktığımda hoşnutsuzlukla hamurdandım.

"boşuna davar demiyorum dimi sana? Allahın cezası pislik herif!"

ardından başımı gökyüzüne çevirip yakarmaya başladım.

"sende görüyorsun değil mi Allahım? ben uzak durmaya çalıştıkça o resmen Peri gelip belâmı versin diyor!"

Aynı anda gökteki martılar ötmeye başladığında işaret parmağımı havaya kaldırıp sinsice gülümsedim.

"Bak Allahım gökteki martılar bile versin diyor."

                                ●●●

                                    ●●●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

fairytale: <3

57 beğeni

•••

KARAHİNDİBA KATİLİ || yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin