Selam, çok duygusal bir bölüm oldu.
Hissederek okuyun lütfen❣️
Bayağı da uzun!
Umarım beğenirsiniz!Bölüm Şarkısı: Taylor Swift•You Belong With Me
~
"Aşk iyi güzel de, dostluk çok daha yüce bir şey. Doğrusunu isterseniz, bence bu dünyada vefalı bir dost kadar soylu ve az bulunan bir şey yoktur."-Oscar Wilde
Güneş, gökyüzünü tüm ışıltısıyla kaplamışken kalabalık caddedeki insanlar tüm koşuşturmacayla birlikte bir yerlere yetişmeye çalışıyorlardı.
Onlardan biri de bendim.
İnsanların yanından hızlıca sıyrılıp geçmeye çalışırken zihnimden gelen sesler tüm beynimi altüst ediyor, çok yoruyordu. Heyecanlı bir şekilde öyle hızlı koşuyordum ki, bazıları şaşkınlık dolu gözleriyle bakıyor, şu anki hâlime anlam veremiyorlardı.
Onları biraz daha bekletmek istemiyordum. Bu nedenle hiçbirinin bakışları umurumda değildi.
Sonunda kalabalık caddeden sıyrılıp daha sakin bir sokağa adım attığımda derin bir nefes alarak ciğerlerime temiz havayı doldurdum. Pinokyo Cafe'ye yaklaşmıştım neyse ki, yaklaşık birkaç dakikaya orada olabilirdim.
Deri siyah çantam kollarımdan kayıp düştüğünde istemsizce ofladığımda çantayı tekrar sırtıma taktım ve kahverengi bol, boğazlı kazağımı düzelttim.
Heyecandan kalbim duracak gibiydi.
Bu kadar önemli bir meselede bu telaş zararlıydı ama kalbime söz geçiremiyordum. Derin derin nefesler alarak yürümeye devam ettim. Her ne kadar, arada elim ayağıma dolaşsa da birkaç dakika sonra Pinokyo Cafe'nin önünde olabilmiştim.
İçeri ilk adım attığımda, yüzümü yalayıp geçen bir esinti, her tarafımı rahatlatırken bir adım daha attım ve oturdukları masaya doğru yürümeye başladım.
Masaya geldiğimde yüzlerine bile bakmadan direkt boş olan yere oturdum ve çantamı sağ tarafa astım, siyah ceketimi çıkardım. Hepsinin bakışları benim üzerimdeyken ben hiçbirinin yüzüne bakmıyordum. En sonunda sarı saçlı kız lafa girdi. "Berrak... Emin misin, kardeşim?" dedi düşüncemden emin olmak istercesine.
Ona başımı sallamakla yetinip gözlerimi karşımda oturan ve irisleri masmavi bir gökyüzünü andıran kişiye çevirdim. Onun da şaşkın gözleri beni takip ederken neden alelacele onları buraya toplayıp da, şimdi hiç konuşmadığımı merak edermiş gibiydi.
Ben "Asrın," diye adını söylerken Rüzgâr ve Berke'nin de dikkatli gözleri üzerimde olduğunu fark ediyordum. Normalde hiç susmayan ve geveze olduğu için yakındığımız Berke bile bu sefer suspus olmuş, ağzını açıp tek kelime etmiyordu. Sadece söz ve mimiklerimize bakıyor, bir izlenim içerisindeymiş gibi görünüyordu.
"Sana önemli bir şey söylemem gerekiyor." Kararlı bakışlarım, bu işten dönmeyeceğimi ve zamanında bana kötülük etmiş kişilerin peşini bırakmayacağımı kanıtlar nitelikteydi. Onlar da bunu fark etmişti, anlamıştım lâkin hepsinin yüzünde sanki şimdi hiç sırası değil dermiş gibi bir ifade vardı.
Hayır. Zamanı gelmişti.
Sırlar kapısı bir kere aralanmış, gerçek bir tüy misali bana gelmişti zaten. Şimdi ben devamını getiriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK | Texting
Teen FictionBerrak: Asrın, ben ayrılmak istiyorum. Asrın: Ne? Asrın: Şaka yapıyorsun değil mi Berrak? - Ayrılan iki sevgili tekrar birleşebilir mi? Ya ikisi de yeni birileriyle tanışırlarsa? Birbirlerini gerçekten unutabilirler mi? 🕯️