Selamlar canlar,
Yepisyeni bir bölümle geri döndüm!! Bu kez sahiden 2 bölüm uzunluğunda oldu, işin içine heyecan girince elimden kaçıveriyor :D
Neyse hadi keyifle okuyun :))
E.Ç.
***
I'm uncontrollable, emotional, chaotically proportional
I'm visceral, reloadable
I'm crazy, I'm crazy, I'm crazy, I'm crazy***
BÖLÜM 3
Kat
"Yavaş ol çocuk! Yavaş!"
Yavaş diye geçirdim içimden burnumdan soluyarak. Bu sabah kaçıncı kez bu kelimeyi duyuyordum? On, yirmi, elli, yüz? Yavaş ol Kat! Konsantre ol Kat! Kontrolünü kaybediyorsun Kat!
Elbette kontrolümü kaybediyordum. Çoktan kaybetmiştim hatta. Beynim bu hızla çalışırken bedenimin yavaşlaması mümkün değildi ki. Bombalar patlıyordu tenimin altında. Atlıyor, zıplıyor, duvarlara tırmanıyor, yine de ateşimi söndürmeyi başaramıyordum. Elbette Moxie de farkındaydı bunun. Özellikle üstüme geliyor, sınırlarımı zorluyordu. Beni defalarca kez yere sermiş, duvara yapıştırmış, yeleğimi delik deşik etmişti. Yine de pes etmiyordum. Kolumdaki kesiğe bakmak için sadece bir saniye durup yeniden saldırıya geçtim.
Hayır, bir savaş değil, sadece Moxie'yle düzenli yaptığımız eğitim çalışmalarından biriydi bu. Tünellerin arasında bu iş için ayırdığımız koridorda buluşmuştuk çoğu sabah olduğu gibi. Onunla tanıştığımız günden beri bu acımasız dünyada nasıl hayatta kalacağımı gösteriyordu Moxie bana. Dövüşmeyi, silah kullanmayı ve yeri geldiğinde kaçmayı ondan öğrenmiştim. Çoğunlukla diğerleriyle birlikte, ikili üçlü gruplar halinde antrenman yapardık. Ama bugün benimle yalnız kalmak istemişti Moxie. Bunun biricik annemin talebi olduğunun farkındaydım elbette. İyice sinirimi atıp aklımı başıma toplamamı istiyordu Dr. L. Ne yazık ki şu ana kadar bu konuda hiç yol katedememiştim.
Bir saatten fazla çalışıyor olmalıydık. Her zamankinden bin kat daha berbat bir öğrenciydim bu sabah. İçimden atamadığım öfke bana öğretilen her şeyi silmişti sanki. Hiçbir teknik düşünmeden sadece saldırmış olmak için saldırıyordum. Şu ana kadar ağzımın payını fazlasıyla aldığımı söyleyebilirdim. Yine de yılmadan bana komutlar vermeye devam ediyordu Moxie.
"Aklını kullan Kat!" dedi ben geride kalan tek silahım olan bıçağı yüzüne salladığımda. Kolaylıkla kolumu ters çevirip bileğimi bükmüş ve beni etrafımda çevirip kolunun altına kıstırmıştı. Gerçek dünyada tam şu an ölmüş olurdum. Bunu anlamamı ister gibi birkaç saniye boğazımı sıkmaya devam etti Moxie. Sonraysa beni sırtımdan itip kendinden uzaklaştırdı.
"En son on yıl önce bu kadar berbat dövüşüyordun," dedi elinin tersiyle ağzını silip.
Haklıydı elbette. Ama bu domuz gibi somurtmama engel olmamıştı. "Belki de düşündüğün kadar iyi değilimdir," dedim ters ters. Zaten dün sergilediğim acınası performanstan sonra kimse aksini iddia edemezdi. Bir ceylan yavrusu gibi avlamıştı beni o lanet olası çocuk. Ne ondan kaçmayı başarabilmiş ne de yaptığım planın sonunu getirebilmiştim. Ve diğerleri zamanında yetişmemiş olsa belki bugün burada bile olmayacaktım. Kaldıramıyordum işte bu gerçeği. Katlanamıyordum ona, o adamın oğluna yenilmiş olma fikrine. Bedenimde sızlayan her köşe beceriksizliğimi yüzüme çarpmak ister gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N.O.A.H. - I
Science Fiction***Watty 2021 Bilim Kurgu kazananı*** ***Watty 2021 En Etkileyici Dünya ödülü*** ***ScifiTR Bilim Kurgu tatil yarışması 1.si*** --- Bir kurdun keskin dişleri, bir kaplanın pençeleri, bir maymunun çevikliği veya bir kartalın kanadı... Sel felaketiyle...