Bölüm 25

1.9K 189 89
                                    

Selam Noah ailesi,

2 ülke, 3 şehir, 4 ev, 2 valiz... İşte son iki haftamın özeti böyle... O yüzden de bir süredir buralarda değildim. Çok yorgunum. Tükendim. Hatta çöktüm. Yazamadığım için de bir hayli mutsuzum. 

Ama... 

Yeni bölüm yüklemek çok iyi geldi :) Buraya dönmek çok iyi hissettiriyor. Umarım siz de keyifle okursunuz!!!

Bölüme başlamadan önce, son bölüme aşırı yaratıcı yorum bırakanlara teşekkür etmek istiyorum. Söz verdiğim gibi bu bölüm size hediye :)

julide_byk

mechul2234

wlcoxys

Öpücük

E.Ç.

***

Don't kid yourself

And don't fool yourself

***

BÖLÜM 25:

Tyron

Güneş doğuyordu. Tüm gece bu anın gelmemesi için dua ettiğim halde... Biri ateşe vermiş gibi kızarmaya başlamıştı ufuk. Çok geçmeden güneş saklandığı yerden çıkacak, Ark'ı ışığıyla aydınlatacak, karanlıkla sarmaladığımız sırrımızı göz önüne serecekti. Uyanan dünya dostumuz değildi, orası kesin. Altında yattığımız çardak ya da etrafımızı kuşatmış ağaçlar şimdilik bizi saklıyor olabilirdi, ama yeni gelen günden koruyamazdı bizi.

Biri görecek, onu benden almaya çalışacakmış gibi biraz daha sıkı sarıldım kollarımdaki kıza. Gözümü kırpmamıştım tüm gece. Zaman ayıkken bile yeterince hızlı akıyordu zaten, bir de dakikaları rüyalara kaptırmaya niyetim yoktu. Hele de rüyanın en güzeli zaten beni bulmuşken. Göğsüme dökülmüş bal rengi saçların üzerinde gezindi dudaklarım. Hiçbir güç bu kokuyu hafızamdan çıkaramazdı artık ya, hala vaktimiz varken iyice üzerime sinsin istiyordum.

Derin bir uykudaydı Kat. Kolu belime, bacakları benimkilerin arasına dolanmıştı. Üzerinde sadece benim tişörtüm varken bile nasıl bu kadar güzel görünüyordu bilmiyordum. Birden fazla geceyi sığdırmıştık tek birine. Sevişmiş, tekrar sevişmiş, yeniden ve yeniden göklere çıkmış, yine de birbirimize doyamamıştık. Ve ne garipti ki şimdi bile hala aynı arzuyla istiyordu bedenim onu.

Aklım yanlış düşüncelere kayamadan başımı ondan öteye çevirdim. Gözüm uykuya dalmadan önce Kat'e okuduğum kitaba takılınca istemsizce gülümsemiştim. Daha önce hiçbir kızı göğsüme yatırıp masal anlatmamıştım elbette. Ama o da herhangi bir kız değildi zaten. Gözlerinde yıldızlarla dinlemişti ağzımdan çıkan her kelimeyi. Buz gibi olmuş tavuk kanatlarını ona dünyanın en özel hazinesini sunmuşum gibi yemişti karşımda. En küçük şeylerin bile kocaman anlamları vardı onun için. Bir mucizeydi bu teras sanki. Ben de ona o mucizeyi getiren çocuk... Bilmiyordu ki onu izlerken içimden daha neler yapmak geçiyordu. Bilmiyordu onunla aramızdaki duvarları ellerimle yıkmak istediğimi. Bilmiyordu belki de gerçekten bir gün yıkacağımı.... Onun için...

N.O.A.H. - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin