Bölüm 9

1.9K 238 144
                                    

Haftanın ikinci bölümünden herkese MERHABAAA,

Aşırı aksiyon dolu önceki bölümden sonra çıtayı yükseltmesem olmazdı, o yüzden size BOMBASTİK bir yeni bölümle geldim. Bu kez kahramanımız Tyron. Kat'in gözünden neler yaşandığını okudunuz zaten. Bakalım duvarın öteki tarafında işler nasıl görünüyormuş :)

Siz nasıl bölümü heyecanla okuyorsanız ben de yorumlarınızı öyle okuyorum. O yüzden düşüncelerinizi bırakmayı unutmayın ;) 

Öpücük

E.Ç.

***

You should never ever trust my kind

I'm a wanted man

***

BÖLÜM 9

Tyron

Uçuyordum. Yani... sadece fiziksel olarak değil, hız bakımından da... Önümdeki gösterge maksimum sınıra çoktan ulaştığımı anlatmaya çalışıyordu olabilecek tüm işaretler ve kırmızı alarm ışıklarıyla. Babamı ve geç kalmam halinde başıma gelecekleri bilmiyordu elbette. Güya kendi aklı olsa da sonuçta bir makinaydı o. Dr. Noah'nın asla bekletilmeyeceğini, hele de basın karşısında kusursuz bir aile tablosu çizmek istediği böylesi bir günde öz oğlu tarafından bekletilemeyeceğini anlatsam da anlamazdı. Ne yazık ki yapay zekasının arkasına sığınabilecek bir robot değildim ben. Ve enstitüye zamanında yetişmek için tam olarak dört dakika kırk iki saniyem kalmıştı.

Aslında sabah içtiması için tümeni topladığımda bugünlük programı kısa tutup ekipleri görev yerlerine dağıtmaktı amacım. Böylece zamanında hazırlanıp, babamın istediği o kusursuz evlat ceketimi üstüme giyebilecektim. Maalesef ki her şeyden önce bir generaldim ben. Ekibime yeni katılan iki asker ve genetik modifikasyonları tümenin kalanı gibi beni de gaza getirmiş, bu heyecanla da antrenmanın ucunu biraz kaçırmıştım. İtiraf etmek gerekirse çocukların yapabildiklerini düşündükçe hala müthiş bir hazla çarpıyordu kalbim.

Tümenimde birbirinden farklı yüzlerce yetenekli asker vardı. Özel bir ekiptik biz. Namı diğer Alfa ekibi. Genleriyle oynanmış, her açıdan geliştirilmiş, eşsiz eğitimlere tabi tutulmuş, imkansız görevlerle sınanmış, sayısız sınavdan geçmiş... İki yıl önce Ark'a yapılan korkunç saldırıda gösterdiğim başarı sayesinde yaşıma rağmen almıştım rütbemi. O günden sonra da tümenin generali olmuş, birbirinden yetenekli pek çok askerle çalışmıştım. Yine de tümene katılan her yeni kanla aynı coşkuya kapılıyor, giderek daha da ekibime bağlanıyordum. Normalde bu bir problem değil, meslek aşkı sayılırdı. Bugünse... babamın canıma okuyacağına emindim.

Bir dakika otuz saniye... diye düşündüm saatime bakıp. Keşke kendi arabam yerine orduya ait araçlardan birini almayı akıl etseydim. Bu şekilde hava trafiği sorununu da hız limitini de çözmüş olurdum. Sanki beni duymuş da düşüncelerime içerlemiş gibi bir anda devreye girdi arabanın iç sistemi.

"Moralinin bozuk olduğunu hissediyorum Tyron. Güzel bir müzik açmamı ister misin?"

"Aslına bakarsan beni enstitüye ışınlamanı isterim," diye homurdandım. Şu oto-asistanın doğru ayarını bulup kapatamamıştım bir türlü. Sinirimi sertçe kırdığım direksiyondan çıkarıp enstitünün önüne doğru keskin bir dönüş yaptım. Bingo! Babamın konvoyu az ilerideydi. Dört yanında uçan koruma ekipleri olmasa da ortadaki altın rengi başkanlık aracını başka bir şeyle karıştırmak imkansızdı ya, zırhlı kartallar ve en dış halkada uçan dronlar babamın aklındaki şaşalı giriş için kusursuz bir manzara yaratıyordu.

N.O.A.H. - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin