Bölüm 24

1.8K 201 132
                                    




Canlarımmm,

En beklenmedik anda yepyeni bir bölümle karşınızdayım :D

Bölüme bir itirafla başlıyorum. Kitap bittikten sonra bile dönüp dönüp tekrar tekrar okuyacağım bölüm budur. Çok güzel. Böyle... çok çok çok güzel. Kalp çarpıntılı, kelebekli, uçuş uçuş... Bahar gibi... limonata gibi... ılık sütle petibör gibi. En azından yazarken ve okurken bana hissettirdikleri böyle. Bakalım siz ne düşüneceksiniz :p Bol keseden resim de koydum. Bi de multimedyaya şarkı bıraktım :)

Bu bölüme ve müthiş yayınlama hızıma şöyle hak ettiği gibi bir yorum demeti bekliyorum sizden :)

Keyifli okumalar,

E.Ç.

***

Hoping you don't change your mind
I don't wanna let go
Never been so sure in my life

***

BÖLÜM 24:

Kat

Bazı anlarda -tıpkı şu an olduğu gibi- dünyaya karbondioksit molekülleri arasından baktığımı düşünürdüm. Hava öyle ağırlaşır, öyle toksik olurdu ki renkler bulanır, kokular bozulur, yapış yapış bir irin birikirdi eşyaların üzerinde. Genellikle teneke şehirde bir tur atmak ya da Ruby'le konuşmaktı böyle hissetmeme yol açan. Bugünse bu saydığım iğrençliklerin hepsine tezat, ışıl ışıl parlayan bir kızdı duygularımın sebebi.

 Bugünse bu saydığım iğrençliklerin hepsine tezat, ışıl ışıl parlayan bir kızdı duygularımın sebebi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jess...

Adı buydu kızın ve nedense ben Tyron'ın onunla ilgili dediği diğer her şeyle birlikte ismini de tüm netliğiyle hatırlıyordum. Bir kez televizyonda görmüştüm onu sadece. O bile Jess'i kafamda büyütüp kendimi berbat hissetmeme yetmişken şimdi karşımda duran kadına ne tepki vereceğine karar verememişti zavallı beynim. O çok... güzeldi. Güzel kelimesinin kendini korkutacak kadar hem de... Üzerinde sadece üst tabaka Ark'lı bir kadının giyeceği cinsten kaliteli bir elbise ve bacaklarını olduğundan da uzun gösteren topukluları vardı. Bakımlı saçlarını savurduğunda burnuma ulaşan baharatlı kokusu neredeyse hapşırtıyordu beni.

"Sevgilim?" dedi yeniden bakışları bir benim bir Tyron'ın arasında gidip gelirken. Ciğerlerime dolan pis gazla bu zehirli sözü de içime çekmiştim sanki. Cayır cayır yanıyordu boğazım. Nefes almak istiyor, uzaklaşmaya çalışıyor, ama kıpırdayamıyordum. Tyron ona doğru bir adım attığında gözüm aralık duran kapıya kaydı bir çıkış bulma umuduyla. Yeterince hızlı olursam aradan süzülüp geçebilir, bu odayı içindeki tüm kimyasallarla ardımda bırakabilirdim. Ama Tyron konuşmaya başladığında sesi beni yerime mimleyen bir çapa gibiydi.

N.O.A.H. - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin