Bölüm 15

2K 214 135
                                    

GÜZEL PAZARLAAAAR OKURLARIMMM,

Çooook zor bir haftaydı, siz de hissettiniz mi? Tüm gezegenler üstüme oturdu resmen :(

Neyse ki her şeyi unutturacak bir bölümle geldim. AYYYYY! Valla yazmaktan en keyif aldığım bölümlerden biri oldu. Umarım siz de okurken aynı heyecanı hissedersiniz. Tam bölüme uygun hastalıklı bir şarkı bıraktım multimedyaya.

Hadi keyifle okuyun bakalım ve booolca yorum yazın bana. Bu pozitif enerjiye ihtiyacım var!

E.Ç.

***

People dancing on the people, I got people on the people

***

BÖLÜM 15

Tyron

Berbat bir fikirdi bu. Berbat, berbat, berbat! Hangi akla hizmet Lee'ye uymuştum, nasıl ve neden onun planlarına alet olmuştum bilmiyordum. Ama buradaydım işte. Teneke şehirde, on üçüncü bölgenin girişinde, marketin ağzında... Göğsümdeki askıya uzanıp silahımı çıkarmamak için yumruklarımı sıkıyordum resmen. Etrafımda hareket eden her şey potansiyel bir tehditti benim için. Bizi indirip yeniden havalanan aracı geri çağıracaktım nerdeyse, ama Lee çoktan kalabalığa doğru bir adım atmıştı. Ah... bu kadar rahat olduğu için bile şu an onu öldürebilirdim.

Markete gitmemiz gerektiğini söyleyen mesajı attığında elbette bunu gizlenerek, farklı kimliklerle ve sadece gözlem amaçlı yapacağımızı düşünmüştüm. Ama sevgili kardeşim -ve akıl hocaları- yüzen şehrin halkına korkmadığımızı göstermemiz gerektiğini düşünüyordu. Onların arasına karışmalı, sözlerimizde samimi olduğumuzu göstermeliydik. O yüzden basın açıklamasının üstünden bir gün geçmeden buradaydık zaten. Bir kaçamak değil, reklam kampanyasının planlı bir bacağıydı bu ziyaret. Fikrin de Lee'den çıktığını hiç sanmıyordum.

En azından son anda elimden gelen müdahaleyi yapmış, aklıma gelen tüm güvenlik önlemlerini aldırmıştım. Alfa ekibi olası bir sıkıntıda müdahale edebilecek mesafede, sivil kıyafetleri içinde hazır bekliyordu. Gün içinde tünellerden geçip marketin ve teneke şehrin önemli noktalarına yerleşmiş, yanlarında getirdikleri yeni nesil dronları aktive etmişlerdi. Karadan da havadan da korunuyorduk yani. Kartalların da duvarın ardında hazır beklediği düşünülürse olası bir problemde zarar görenin biz değil teneke halk olacağına neredeyse emindim. Yine de... bu gerçekler kardeşim ve en iyi arkadaşımla kurtlar sofrasına dalmak üzere olduğum gerçeğini değiştirmiyordu maalesef.

"Bir daha saçmaladığımda beni vazgeçirmek için daha ısrarcı ol, olur mu?" dedi Will diğer yanımda. Gözleri geceyi aydınlatan parlak renklerin arasında dolaşırken büyülenmekle dehşete düşmek arasında kalmış gibiydi.

Haklıydı tabii ki. Benim de daha önce şahit olduğum hiçbir şeye benzemiyordu karşımızdaki manzara. Sağlı sollu dizilmiş dükkanların ve tezgahların oluşturduğu bir labirentti market. Gözün takip edemeyeceği kadar devasaydı. Şehrin kalanı gibi üst üste yığılmıştı burada da teneke kutular, ama üzerlerindeki ışıklı levhalar, neon yazılar ve hareketli hologramlarla paralel bir evren gibiydi. Havadaki kokunun kaynağının çoğunlukla yosun olduğunu biliyordum, ama birbirine karışan tonlarca başka şey daha vardı. Baharatlar, küf, yanmış plastik, ter, seks...

N.O.A.H. - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin