Herkese merhaba canlar,
Malum üzücü nedenlerden aranızda olamadım bir süredir. Yazmayı da sizin yorumlarınızı okumayı da çok özlemişim. Upuzun bir bölüm oldu araya zaman girince :) Umarım keyifle okur, hasret giderirsiniz.
E.Ç
***
So don't ever give up
Together we can conquer the world***
BÖLÜM 26:
Kat
Vahşi bir kedinin genlerini taşımam dışında özel bir gücüm yoktu. Okumaya bayıldığım hikayelerdeki kahramanlar gibi duvarlardan geçemiyor, ölümden dönemiyor ya da zamanda yolculuk edemiyordum. Oysa dışarıdan bakan biri şu an elimde tuttuğum kitabı gözlerimden püskürecek ışınlarla eritmeye çalıştığımı düşünürdü muhtemelen. Öyle kilitlenmiştim önümdeki sayfaya. Aradığım tüm cevaplar satırların arasında gizliydi sanki. Ne yazık ki birbirine geçmiş kargacık burgacık kelimeler arasından tek birini seçip anlamlandıramayacak kadar meşguldü beynim.
Neredesin Tyron? Neredesin? Ne yapıyorsun? Ne haldesin?
Az ötede yatağın bir köşesine fırlattığım tablete bakılırsa laboratuvardan odama dönmemin üzerinden saatler geçmişti. Koca bir geceyi okuyarak, daha doğrusu okur gibi yaparak ve bekleyerek tüketmiştim yani. Üstelik kapımın çalacağının hiçbir garantisi olmadığı halde... Ama her an çalabilirdi, geçtiğimiz bir haftada en beklemediğim anlarda çalmıştı ve yine çalacak olma ihtimali uykuya yenilmeme engel oluyordu. Korkarım aklımın kabullenebileceğinden çok daha hızlı bağlanmıştı kalbim o imkansız misafirin varlığına.
Tyron... Neredesin?
İstemsizce kapıya kaydı gözlerim. Laboratuvardan çıkmadan izlediğimiz görüntüler hala zihnimin bir köşesinde oynarken rahatlamam mümkün olmayacaktı korkarım. Keşke bana bir telefon vermeye çalıştığında Tyron'a o kadar şiddetle karşı çıkmasaydım. Aletin izleniyor olma riskini göze alıp yanımda taşıyamazdım elbette ama... Of of of... Ameliyatın en kritik anında işleri karıştıran bir komplikasyon gibiydi Tyron hayatımda. Bildiğim hiçbir yöntem, hiçbir bilgi, hiçbir deneyim işe yaramıyordu ona karşı. Roller coaster misali bir aşağı bir yukarı sürükleniyordum kütüphanenin terasında onunla kalmayı kabul ettiğim andan beri.
Ama hayır, o gece değil, daha Tyron beni tünellerde kovaladığı gün değişmişti hayatımın seyri. Benim için Ark'ın en eşsiz, en tehlikeli silahıydı o. Bir mit, çocuklara anlatılan bir korku hikayesiydi. O yüzden tokmak gibi inmişti üzerime gerçek masalı ondan dinlemek. Tyron'ın o masaldaki kötü adam değil de kahraman olduğunu anlamak. Ve şimdi, tüm hayatım boyunca kaçtığım kanatlarının altında dünyadaki her yerden daha güvende hissetmem ne akıl almazdı?
Bizim için bir yol bulacağını, benden vazgeçmeyeceğini söylemiş ve şu ana kadar sözünde durmak için elinden geleni yapmıştı kurt çocuk. Aradan geçen bir hafta içinde üç kez daha görmüştüm onu. Hem de şu sıralar kendisi kaosun en büyüğünün ortasında olduğu halde... Her gün, hatta her saat televizyondaydı alfa ekibiyle. Sokaklarda yaratıkları kovalıyor, aşılanma çalışmasını yürütüyor ve teneke şehirde son iki gündür iyice kontrolden çıkmış isyanları bastırmaya çalışıyordu. Yine de... verdiği savaştan geriye kalan saatlerin suyunu sıkmış, yarından dakikalar çalışmış, başındaki dertlerin arasından sıyrılıp bir şekilde yanıma gelmenin bir yolunu bulmuştu. Bir değil, iki değil, tam üç defa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N.O.A.H. - I
Science Fiction***Watty 2021 Bilim Kurgu kazananı*** ***Watty 2021 En Etkileyici Dünya ödülü*** ***ScifiTR Bilim Kurgu tatil yarışması 1.si*** --- Bir kurdun keskin dişleri, bir kaplanın pençeleri, bir maymunun çevikliği veya bir kartalın kanadı... Sel felaketiyle...