Bölüm 20

1.7K 193 85
                                    

Sürpriiizzz!

Bölümü erken bitirmeyi başarınca hiiiç pazarı beklemeden sizinle paylaşayım dedim. Bundan sonra biraz böyle düzensiz gidecek malum. Bitirdikçe yayın gününü beklemeden paylaşıcam sizinle, o yüzden gözünüz wattpad'de olsun :)

Çok şukela bölüm oldu valla:)))))) Başından beri yazmayı beklediğim bölümlerinden biriydi bu. O yüzden susuyorum, siz okuyun.

Öpücük

E.Ç.

***

Am I gonna swim, am I gonna sink?
Am I gonna bend, am I gonna break?
Will I make it out alive?

***

BÖLÜM 20:

Kat

Çok fazla kan... kırmızı kan... koyu kırmızı kan... kan, kan, kan...

Ace onu yatırdığımız masanın üstünde küfürler savururken ben gözlerimi onun parçalanmış bacağına dikmiş sağduyuma ulaşmaya çalışıyordum. Teknik bilgim hemen devreye girip ısırığın derinliğini, bedene verdiği hasarı ve muhtemel tedavi yönlerini saptamıştı zaten. Korkacak bir şey olmadığını biliyordum. Yine de... O Ace'ti, yüzü gözü kesikler içindeydi ve bugün az daha ölüyordu.

"Sakin dur Ace!" diye uyardı annem ona ters bir bakış atıp. Deriye saplanıp kalmış dişlerden sonuncusunu çıkarmaya çalışıyordu. Verdiğimiz ağrı kesiciler düşünülürse elleri altındaki oğlanın bacağındaki acıyı hissetmediğine emindim. Zaten Ace'in dur sus bilmeden söylenmeye devam ediyor olmasının nedeni de yarası değil, bir türlü atamadığı öfkesiydi.

Aldığımız tüm güvenlik önemlerine rağmen Ruby ve o saldırıya uğramışlardı tünellerde. Aslında doğru dürüst viziteye bile çıkmıyorduk artık. Çıktığımızda da Moxie'nin adamları bize eşlik ediyordu mutlaka. Ama bir şekilde bela onları buluvermişti işte. Neyse ki tek bir yaratıktı karşılarına çıkan. Yine de Ruby'nin kurşunları ve Ace'in zehirli ısırığı arasında ikisini de yaralamayı başarmıştı. Kafasındaki şişlik ve vücudundaki tırnak izleri dışında pek bir şeyi yoktu Ruby'nin. Ace'in şansıysa o kadar yaver gitmemiş, kaşla göz arasında bacağını canavara kaptırıvermişti.

Onu bu kadar sinirlendirenin her an olabilecek bir yaratık saldırısı değil, bunun özellikle onun başına gelmiş olması olduğuna emindim. Bu duruma düşmek, başarısızlık ve zayıflık onu delirtiyordu. Özellikle de başta bana, sonra da tüm dünyaya öfkeli olduğu şu son günlerde. Hiçbir kanıt olmadığı halde yaratıklar konusunda durmadan Ark'ı suçluyor, türlü çeşit komplo teorileri üretiyor ve her defasında konuyu bir şekilde Tyron'a getirmeyi başarıyordu. Her şey ondan yardım almayı kabul ettiğimiz gün başlamıştı, bu bir rastlantı olamazdı, o çocuk da babası gibi güvenilmezdi ve görecektik, mutlaka bir gün tüm bunların arkasında onun parmağı olduğu ortaya çıkacaktı.

Annem "Yarayı sen kapat Kat," dediğinde bir an için benimkilere kitlendi Ace'in mavi gözleri. Geçtiğimiz hafta bulduğu her fırsatta benimle yakınlaşmayı denemiş ve karşılık bulmayan bu çabası aramızdaki gerginliği daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuştu. Bir türlü istediğini ona veremeyeceğimi kabullenmeyen, inatçı bir çocuk gibiydi Ace. Dinlemiyor, diyalog kurmuyor, sadece onunla olmam için beni zorluyordu. Sonuç: kopmanın eşiğine gelmiş bir arkadaşlıktı. Ve maalesef bunun için onun kadar kendime de kızgındım.

N.O.A.H. - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin