Hello canlarımmm,
Söz verdiğim gibi size yeni (geçici) evimden yazıyorum :) Taşınma işlemi kısmen tamamlandı. Şimdi burdaki evrak işlerinde sıra. Bir ev bulmam, taşınmam ve tüm bunları çalışırken yapmam lazım. Yine de tüm boş vakitlerde yazmaya geri döndüm. Veee Noah yeni bölümü pazara yetiştirmeyi başardım.
Sizi çok gizli, yeni bir mekana, yepyeni bir karakterle tanışmaya götürüyorum bu bölüm.
Keyifli okumalar hepinize :)
(Umarım sınava girenlerin çok güzel geçmiştir)
E.Ç.
***
Slow down, fade out
That's not how I wanna go
***
BÖLÜM 19
Tyron
Buz gibi, kaskatı, tedirgin, tetikte... Kalbimi ve bedenimi yoklayan duygulardan sadece birkaçıydı bunlar. Ayakta kalmış dünyamızın muhtemelen en korunaklı sığınağındaydım şu an ve yine de güvenden başka her şeyi hissettiğimi söyleyebilirdim. Diğer generallerle ip gibi yan yana dizilmiş, babam ve Başkan Krol'un aramıza teşrif etmesini bekliyorduk. Ben yaşım gereği sadece birkaç defa bu odada bulunmuştum, ama şu an benimle aynı kaderi paylaşan yoldaşlarımın gerginliğine bakılırsa onların da pek fazla tecrübesi olmamalıydı bu metal kalenin içinde.
Köprü... İsmi buydu içinde bulunduğumuz saklı dünyanın. En son iki yıl önce gelmiştim buraya. Cal'in öldüğü günden tam bir hafta sonra... Kazandığım generallik unvanının omuzlarıma yüklediği sorumluluklardan biriydi Köprü'nün varlığını öğrenmek. Dr. Noah'nın, özbeöz babamın, en özel, en son bebeğiydi, ama bir kez olsun benimle ya da Leroy'la paylaşmamıştı adını. İki elin parmaklarını geçmezdi sanırım Ark'ta Köprü'den haberdar olanların sayısı. Bir de hayatlarını bu yola adamış bilim adamları vardı ki onların da bu kaleyi terk etmeleri kesinlikle yasaktı zaten.
Denizin altına saklı, sessizce uyuyan, ama gerektiğinde önüne çıkan her şeyi yutabilecek bir canavardı Köprü. İsmini bir geminin kaptan köşkünden alıyordu, çünkü babama göre Ark'ın dümeni, kontrolü, rotası, her şeyi buradaydı. Bir denizaltıydı. Aynı zamanda bir uzay aracı, bir sığınak, küçük bir şehir... İlk kez olası bir kıyamette insanlığa sığınak olması için tasarlanmıştı sanırım. Su altında olduğu gibi havada da yıllarca asılı kalabilir, dünyada insanlık için hiçbir umut kalmadığında seçilmişler için son çıkış kapısı olabilirdi Köprü.
Ama bir süre sonra bir bilim merkezine dönüşmüş; Ark'ın en gizli, en eşsiz, en tehlikeli silahlarının yaratıldığı bir doğumhane oluvermişti. Sayısız bilim insanı, ismini kimsenin duymadığı, hayal sınırlarını zorlayan projelerde çalışıyordu kapalı kapılar ardında. Babam, Başkan Krol ve generaller dışında ordunun kalanının bile haberi yoktu suların gizlediği bu cephanelikten. Ve sırf buraya çağırılmış olmamız bile işlerin ne kadar boktan olduğunu kanıtlıyordu.
Tam bir hafta geçmişti yaratıklar ilk defa belirdiğinden bu yana. Başta tünellerde karşımıza çıkan canavarların Dr. L. için yaptığım sevkiyatı sabote etmek isteyen bir düşmanın işi olduğunu düşünsem de kısa sürede felaketin boyutları ortaya çıkmıştı. Üç yaratık olmuştu on, yirmi, otuz, elli, yüz, hatta bin... Ben, diğer generaller, emirimizdeki askerler neredeyse birkaç saatten fazla uyumamıştık tek bir gün bile. Sokaklarda, yerde, havada, ana karada, teneke şehirde dur duraksız mücadele ediyorduk bu kimliksiz düşmanlarla. Öyle vahşi, öyle durdurulamazlardı ki, en olmadık anlarda, en olmadık yerlerde ortaya çıkıyor, müdahale gelene kadar onlarca insanın canını almış oluyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N.O.A.H. - I
Science Fiction***Watty 2021 Bilim Kurgu kazananı*** ***Watty 2021 En Etkileyici Dünya ödülü*** ***ScifiTR Bilim Kurgu tatil yarışması 1.si*** --- Bir kurdun keskin dişleri, bir kaplanın pençeleri, bir maymunun çevikliği veya bir kartalın kanadı... Sel felaketiyle...