Bölüm 23

1.7K 194 71
                                    

Merhaba sevgili NOAH okurları!

Yersiz, yurtsuz yazarınız döndü. ÇÜNKÜ SİZİ ÇOK ÖZLEDİİİİ! Hala evi yok, hala bir ton problem var başında, o nedenle ancak vakit buldukça yazabiliyor. Amaaaa öle bi bölüm yazdım ki araya giren zamanı telafi edecek :))) Şöle kalplerimiz ısınsın azıcık demi ama :)

Keyifli okumalar canlar,

E.Ç.

***

We're falling into Vertigo

Let's take it slow

***

BÖLÜM 23:

Tyron

Karanlık ve sessizlik... şu an her şeyden çok ihtiyacım olan buydu. Başımı ellerim arasına gömmüş, gözlerimi sıkıca yummuş, derin nefesler alıyordum. Bu çabamın başımdaki korkunç ağrıya hiçbir faydası olmasa da mide bulantıma iyi geldiğini söyleyebilirdim. Keşke az sonra ayağa kalkmak, kendime çeki düzen vermek ve parkura dönmek zorunda olmasaydım. Ama ekibime katılmak için başvurmuş yeni askerleri deneyeceğimiz gündü bugün ve seçimi yapmam için herkes aşağıda beni bekliyordu. Tam da böyle bir günde geceden kalmış olmam ne de güzel bir örnekti askerlerime.

Alacağın olsun Will diye düşündüm kendime kızmaktansa onu suçlamak çok daha kolay olduğu için. Onca içkiyi gırtlağımdan zorla boşaltmamıştı belki ama açılmaması gereken konuların üstünü inatla kaşıyarak beni alkol batağına sürükleyen kesinlikle oydu. Öyle iyi tanıyordu ki arkadaşını lanet olası... iki hafta türlü çeşit bahaneyle onunla buluşmaktan kaçtıktan sonra derimin altına sızması ve kendimden bile sakladığım gerçekleri söküp alması için iki kadehle birkaç doğru soru yetmişti. Günlerdir düşünmekten sakındığım, görmemek için kafamı aksi yönlere çevirdiğim ne varsa onun karşısında dilimdeydi kontrolsüzce.

Hayatım boyunca Will'den hiçbir şey saklamamış olsam da Kat'le geçirdiğim gece için bir istisna yapmaya kararlıydım aslında. Konuşsam da ne anlatacaktım ki zaten? Saçma sapandı yaşanan her şey. Yanlış anlamalar, yersiz çıkarımlar, tamamlanamamış konuşmalar, başka başka insanlar... Onu öptüğüm için pişman olduğumu sanıyordu Kat. Kendince bunu Jess'e bağlamış, kafasında kurmuş, yapabileceğim tüm açıklamaları boğazıma dizmişti. Oysa benim gördüğüm tek bir problem vardı ortada ve pişman olduğum tek şey o pis sürüngenin ağzını burnunu bir güzel kırmamış olmaktı.

Eve dönsem de ilk birkaç gün kendime gelememiştim. Hala o laboratuvarda, tünellerde, Kat'in odasındaydım sanki. Yaratıklarla tekrar tekrar mücadele ediyor, aynı diyalogları baştan yaşıyor, her defasında kendimi aynı çıkmazın içinde buluyordum. Anlamlandıramadığım kadar büyük bir öfke vardı kalbimde. Yakmak, yıkmak, yok etmek istiyordum. Ama kimi, neyi, ne için?

Bazı zamanlar Kat'ti bu kızgınlığın sebebi. Beni Jess için suçluyordu ya... asıl kendiydi Ace'in hayatına bu kadar müdahale etmesine müsaade eden. Bir defa beni öptü diye diğer herkesi unutmasını beklemiyordum ondan tabii ama... neden dinlemek zorundaydı ki o çocuğu? Hem de o anda, o odada, benimleyken, benim kollarımdayken... Neden sadece o telsizi kapatıp yanıma dönmemiş, neden benimle olmayı seçememişti?

Sonra kendime dönüyordu öfkem. Adam gibi konuşamadığım, derdimi anlatamadığım ve yaşadığımızın bir hata olduğunu söylediğim için... Ne aptal ne salakça bir kelime seçimiydi o öyle... Jess'le ilgili türlü çeşit açıklama yapabilir, Kat'in aklındaki tüm soruları o odada bitirebilirdim. Oysa susmuş, oyunu tamamlamasına izin verilmeyen bir çocuk gibi küsmüş, çabalamadan mağlup olmuştum.

N.O.A.H. - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin