Bölüm 27

1.6K 177 66
                                    

Güzel haftalar güzel okuyucular,

İlk kitabın finaline üç kala yeni sırları önünüze seriyorum bu bölüm :) 

Gönlünüz ana karadamı yoksa yeraltında mı seçme zamanı. Sınırlar çiziliyor, taraflar belirleniyor, saflar tutuluyor. Kimin ne olduğunu anlayacağız ilk kitap bitmeden. Bundan böyle durmak yok. Ta ki büyük bombaya kadar ;)

Şimdilik keyifli okumalar,

E.Ç.

***

But they're not gonna change the world

We are

***

BÖLÜM 27:

Tyron

Oturduğum yerde farkında olmadan öyle bir bacaklarımı sallıyordum ki içine tıkıldığımız toplantı odasından başlayan deprem tüm Ark'ı yerle bir edecekti neredeyse. Öyle ki yanımdaki sandalyenin sahibi Tara daha fazla dayanamayıp botunu benimkine geçirmişti sonunda. Aldığım darbeyle ne yaptığımı fark edip huzursuzca kıpırdandım yerimde ve pozisyonumu değiştirdim. Kollarımı göğsümde bağlamıştım bu kez. Elim enseme ulaşıp saçlarımı çekiştirmeye başladı birkaç saniye geçmeden.

Tanrı -ve muhtemelen bu odadaki pek çok kişi- kendimi zor tuttuğumun, söze dalmamak için insanüstü tüm yeteneklerimi kullandığımın farkındaydı. Sabırla, dudaklarımı kemirerek, dişlerimi sıkarak, bol bol da içimden küfrederek Krol'un konuşmasını bitirmesini bekliyordum. Konseyin geri kalan üyelerini yapılan askeri müdahaleler hakkında bilgilendirmekteydi genel kurmay başkanımız. Operasyondan sorumlu olduğumuz için Tara ve beni şovuna dahil etmiş olsa da şu ana kadar sahadaki gerçekleri anlatmamıza izin vermemişti.

Bir an bile titremeyen sesi, kendinden emin duruşu ve verdiği vaatlerle onu dinleyenleri tüm kontrolün kendinde olduğuna ikna edebilirdi her zamanki gibi. Tabii eğer dışarıda işler bu kadar zıvanadan çıkmış olmasaydı. Bugünse her zaman başlarını sallamakla yetinen babamın sadık konsey üyelerinin bile yüzlerinde inkar edilemeyecek bir kaygı vardı. Nihayet... diye geçirdim içimden öfkeyle. Belki bu sonunda doğru bir karar almalarını sağlardı. Tabii eğer hala çok geç kalmadıysak...

Teneke şehir yanıyor, teneke şehir bir volkan misali yüzeye doğru kabarıyordu. Adaletsizliğe verilen bir tepkiydi ilk kıvılcım. Günler içinde bir orman yangına dönüşüp durdurulamaz bir isyana dönüşmüştü. Şimdi Krol'u dinlerken daha da net şekilleniyordu kafamda işleri bu noktaya getiren adımlar, yapılmış yanlış seçimler, verilen şuursuz emirler.

Tara'nın tüm ısrarına rağmen onun operasyon planını onaylamamıştı Krol. Askerlerini ana kara ve yüzen şehir arasında eşit dağıtıp yaratıkları bir çemberin içine hapsetmekti komutanımın planı. Bana göre kusursuzdu. İki uçtan merkeze doğru adım adım yayılacak, canavarları ortamıza sıkıştırırken geçtiğimiz noktalarda aşılama çalışmalarını tamamlayıp bölgeleri birer birer temizleyecektik. Ama işler hiç de böyle gelişmemişti, çünkü Krol'un farklı bir fikri vardı. Ark'ın seçilmiş insanlarının herkesten üstün tutulması gerektiğini düşünen konsey üyeleri ve sevgili babamın da onayıyla güçlerimizin yüzde seksenine yakınını ana karaya yönlendirmiştik. Sonuç... geldiğimiz bu feci noktaydı.

Teneke şehir kontrolsüz kaldığı için yaratıkların çoğu üzerlerine binen baskıyla tünellerden oraya kaçmıştı. Aşılamaya da ana karadan başlandığından ne onlarla mücadele edecek yeterli asker ne de ilacı yeterince hızlı dağıtıp hastalığı durdurabilecek doktor vardı sahada. Böylece halkı katletmeye başlamıştı yaratıklar. Kan gölüydü teneke şehrin sokakları. İnsanlar bulabildikleri silahlarla kendilerini korumaya çalışırken Dr. Z.'nin robotları girmişti bir de resme. Yaratıklardan çok tehdit gördükleri insanları hedef alıyordu lanet makinalar. Defalarca kez durumu rapor etmemize rağmen hem de...

N.O.A.H. - IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin