18 - MEHMET'in SÖZLÜSÜ !

457 83 288
                                    

Davetsiz misafir içeri girince, Eylül, minik kaşlarını çattı, hiçbir zaman ısınmamıştı bu kadına. Hemen

"Bizim çorbamız var bi kere." dedi. 

"Olsun, fazla çorba göz çıkartmaz. Bugün çantama kertenkele koymazsın değil mi?"

"Bu sefer fare koycam işte."

"Ayyy! Ama ben seni çok seviyorum; sen niye beni bir türlü....neyse canım çocuk işte."

Mehmet "Allah'ım mutluluğumu çok mu gördün?" diyordu.  Beş saniye içinde Serap'ın kapıyı çarpıp gideceğinden ve bir daha bu eve adım atmayacağından yüzde yüz emindi.  Saymaya başladı: 1 - 2  -3"

  Çiğdem,  kıskançlıktan çatlayarak karşısındaki afete baktı.  Tepeden bakan, küçümseyen bakışlarla sanki kızın kim olduğunu bilmiyormuş gibi 

" Merhaba, siz, Eylül'ün bakıcısı mısınız?" 

diye sordu. Aklınca, Serap'ı bozacaktı. Mehmet ise saymaya devam ediyordu:

"  4 - 5 !"

"Hayır. Mehmet'in sözlüsüyüm."

Sarışın güzel, çaktırmadan Eylül'e göz kırptı. Küçüğün  ağzı kulaklarındaydı.

İnsana, üzüntüden değil de, sevinçten inme inseydi, Mehmet'e inme inecekti.  Şaşkınlıktan dili tutuldu. Çiğdem tısladı:

" Sssssö....sözlü mü?"

YARIM SAAT ÖNCESİ

Gazetede, hava kapalı olduğu için ışıklar yanmış, herkes işine gücüne bakıyor, kimisi de yağmuru seyrediyordu. O sırada Çiğdem, Mehmet'in odasına geldi. Özgür, işe dalmıştı kafasını kaldırdı.

"Merhaba Özgürcüğüm, Mehmet kafeteryada filan mı?"

"Yok Çiğdem hanım, eve gitti."

"Aaa! Tüh! Döner mi?"

"Sanmam. Dönmez artık."

"Zaten ortalığı sular seller götürüyor. Ben de çıkmazdım da aniden başladı. Gazetenin kapalı park yeri olmasa sırılsıklam olmuştum. Neyse. Kolay gelsin."

"Teşekkürler."

Çiğdem,  6 santimlik topuklu ayakkabılarıyla takır - takır giderken, Asuman da çenesine kadar bir tomar evrakla peşinden geliyordu. O sırada boya küpünün telefonu çaldı. Kadın, koridorun ortasında durdu. Hem yürüyüp, hem de telefonla konuşmayı sevmezdi.

"Ne? Fezü işi bıraktı mı?  Kahretsin! Beni de aradı, özel olarak pembe takım, mor takım yaptırdım parasını isterim diyor. Ne? Ne diyorsunuz Nil hanım? Yani...yani şu anda Serap, Mehmet'in evinde mi?

Serap - Mehmet ismini duyan Asuman hemen bir kolonun arkasına saklandı. Çiğdem devam etti:

 " Tamam....merak etmeyin sanki Mehmet bana aşıkmış gibi davranırım. Ayağını keser."

Asu, ayak seslerinin uzaklaşıp, asansörün "ding" zilini ve kapının  kapanmasını duyana kadar saklanmaya devam etti. Sonra odasına gidip,  döner koltuğuna oturdu. Hemen bir numara tuşladı.

Serap, mutfağa yeni girmişti. Asu'yla konuşurken, duyduklarına inanamıyordu.

"Ne? Nil hanım dediğine eminsin değil mi? Şaşırmadım gerçi. Neyse Asucuğum, sağol haber verdiğin için canım. Ben de öptüm. Görüşürüz."

DÜŞMAN AŞIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin