2- TAKİP BAŞLIYOR

1.1K 150 160
                                    

Ünlü bir gazeteci olduğu için, Mehmet'in Serap Arda'nın ev adresini bulması zor olmadı. Siyah jipini villayı rahatça görecek  bir yere park etti ve Serap'ların evini gözetlemeye başladı. İçinden;

"Hmm....Demek sivri dilli, ünlü feministimiz bu evde oturuyor. Kapıda  uçan süpürgesi eksik erkek düşmanı cadalozun.  Hep yazdığı üzere anasıyla oturuyormuş.  Kim alır ki zaten bu erkek düşmanını? Akşama kadar beklemek zorunda kalsam da bekleyeceğim, elbet evden dışarı çıkar. Bakalım can düşmanım neye benziyor? Haydi çık dışarı Serap hanım! Çık da neye benzediğini göreyim."  diyordu. 

Ama dakikalar geçiyor, pembe ve mavi ortancalarla süslü bahçenin kapısından kimse dışarı çıkmıyordu.  Her genç kız  annesinin "Ay,  ideal damat adayı, nasıl da güven veren güzel gözleri var."  diyeceği kahverengi gözleri kapıda, eliyle direksiyona pat-pat vuruyordu ki, cep telefonu çaldı. Ekranda "Kuzucum" yazıyordu. Bu, Mehmet'in 10 yaşındaki sevimli ama çok şeker yediği için bir dişi eksik kızı Eylül'dü. Eşini, 5 yıl önce elim bir trafik kazasında kaybettiğinden beri, kızına hem anne, hem baba olmuştu. İşe gittiğinde ise kuzucuğuna  annesi ve babası bakıyordu. Yaşlı çift torunlarının üzerine titriyorlardı.  Serap Arda'nın ve çoğu okurun "Maço" sandığı genç adamın şefkatli bir baba olduğunu, yolda ezilmiş kedi, köpek görünce hüngür hüngür ağladığını, her akşam kızına masal okuduğunu ve annesinin yokluğunu hissettirmemek için ne maskaralıklar yaptığını bilmiyorlardı.  

Mehmet, eşinden sonra evlenmemeye yeminliydi çünkü kızına üvey annelik ederler diye korkuyordu. Ancak  tekrar kalbini çarptırabilecek,  hayvanları seven, merhametli, güzel yürekli, kızına üvey annelik yapmayacak biriyle karşılaşırsa tekrar evlenmeyi düşünecekti. O arada sosyetik Çiğdem de genç adamın peşinden koşuyordu. Kadının Mehmet'i sevdiği filan yoktu. Ünlü, 'maço', gözüpek savaş muhabirinin parmağına yüzük geçirterek, sosyeteye hava atmak niyetindeydi. Hele bir evlensin,  küçük Eylül'ü yatılı okula postalamayı planlıyordu. 

"Kuzucum?"

"Babişko?"

"Kuzucum, şu anda işim var. Seni sonra arayım mı?"

"Tamam babişko ama eve gelirken kedi maması al bahçeye bir kedi geldi, Dost da hiç kızmadı, çok sevdi hatta."

"A? Öyle mi? Dost zaten kedileri sever. Tamam kuzucum, alırım."

Dost dedikleri, Mehmet'in  golden Terrier köpeğiydi. Barınaktan almışlardı. 

Tam o sırada, Serap'ın evinin bahçe kapısı aralandı, bir kadın dışarı çıkıyordu. Mehmet, heyecanlandı, bir çalışan ya da anası değilse, nihayet can düşmanı, erkek düşmanı, ünlü feminist köşe yazarı Serap Arda'nın neye benzediğini görecekti. 

"Hi! Kapatmam lâzım kuzucum! Öptüm."

"Öptüm babişko."

Kapıdan çıkan  Serap'ın "İsim adaşım" dediği ve en az kendisi kadar radikal feminist arkadaşı Serap Kiremitçi idi.  İki feminist bol bol erkekleri çekiştirmişlerdi.  Üzerinde çok sevdiği incik boncuklar, kocaman yuvarlak sallantılı küpeler vardı. 55 yaşında olmasına rağmen küçük kız saçı yapmıştı ve  "I'm a Feminist" yazan bir bluz giymişti. Bacakları da gerçekten ağdasızdı, çünkü bu Serap, öbür Serap'ın aksine "erkekler için kıllarımı almıyorum" cuydu. Ekşi Sözlük'te "Erkekler için kıllarımızı almıyoruz" u başlatan da oydu.

Mehmet, Serap'ın villasından çıkan kadının tipini ve üzerindeki yazıyı görünce, 

 "Hah! İşte bu! Kesin budur!"  

diyerek direksiyona öyle bir vurdu ki, DAAAAT diye korna çaldı.  Hemen arabadan çıktı. Siyah gözlükleri gözündeydi. Kadına yaklaştı. En havalı gülümsemesiyle sırıttı: 

" Eee, merhaba han'fendi. Şey, isminiz Serap değil mi?"

"A? Evet ner'den bildiniz?"

dedi kadın, boylu poslu yakışıklıya hayran hayran bakarken. İçinden

"Ay, ne yakışıklı çocuk ayol! Gözlere bak Maşallah!"

diyordu. Mehmet yalan söylemekten nefret etse de

"Şeyy....eee, sizinle a- aynı apartmanda oturuyorduk...hemen hatırladım."

diye yalan attı.

Serap Kiremitçi,

"A, sahi mi? Kusura bakmayın ben çıkartamadım."

"Estağfurullah, onca komşu arasında hatırlamamanız doğal; görür görmez tanıdım. Bir merhaba demek istedim. Eee, şey, yalnız bir yere yetişmem lâzım. Hoşçakalın. "

"Ay,  ama isminiz....aaa! Gitti bile! Tüh! Ay ne yakışıklı çocuk. Ah keşke 20 yıl  önce tanışsaydım. Bu yakışıklıyı kimse elimden alamazdı. "

Mehmet koşarak arabasına bindi. Tam o sırada cep telefonu çaldı. Arayan kankası Özgür'dü.

"Kanka? Çok merak ettim. Nasıl gidiyor takip? Serap Arda'nın evini buldun mu?"

"Buldum! Buldum! Kendisini de gördüm."

"NE? Sahi mi? Nasıl biriydi abicim? Meraktan çatlatma."

" N'olcak? Aynen tahmin ettiğim gibi, bacakları kıllı kıllı, ayrıca bıyıklıydı. "

Özgür 

"Oha ya? Necmi dayım gibi mi?"

"Necmi dayın kadar olmasa da, bıyıklıydı.  Zavallı, valla acıdım. Bir de görsen koca poposunda tayt, 15'inde gibi giyinmiş! Hahahaha. Neyse hadi geliyorum gazeteye, görüşürüz."

"Görüşürüz kanka."

Mehmet Foçalı, gaza bastı ve gazeteye doğru yola çıktı. Gerçek Serap Arda ise kedisi Çıldırgan'ı sevip, okşuyordu. Sonra  Feminist Yazarlar toplantısına katılmak üzere gitmeden önce aynaya baktı. 

İçinden

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İçinden

"Yakında ilk kitabım   Biz Kadınlar, Siz Erkekler  çıkacak. Yayınevi'ne tembih edeyim de, imza günüm için  şu maçoya da davetiye göndersinler. Özellikle mini etek giyeceğim.  Mosmor olduğunu görmek çok zevkli olacak. Bozulduğunu gördükçe içimin yağları eriyecek. Okurları da iyice tefe koyarlar sosyal medyada. Velhasıl iyi eğleneceğim ve güzel bir intikam alacağım.  Öyle ki, takipçilerim 'Füze atsaydın Serap, öyle ölmez!' diyecekler.  Görsün bakalım kıllı bacaklı, kız kurusu, erkek düşmanı kimmiş?"

diyordu.

DÜŞMAN AŞIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin