17- MAÇOMUZ HASTA OLMUŞ:)

426 81 302
                                    

Üç gün sonra, Gönül Çınar'ın intiharı konusunda içindeki şüpheyi bir türlü atamayan Serap, gazeteden adresi istedi ve rahmetli kadıncağızın eşiyle konuşmaya karar verdi. Arabasına atladı.  Az sonra, navigasyon

" 500 metre ileriden sola dönün"

dedi ve  kuaförün saray yavrusu dediği ev görüş alanına geldi. Boğaz'a nazır, beyaz sütunlu balkondan kadıncağızın bir daha gün batımını izleyemeyeceğini düşününce içi burkuldu.   Sebebi o çapkın kocasıysa, bir feminist olarak bunu yanına bırakmayacaktı.  Görüşmede adam oldukça üzgün gözüküyordu, ikide bir yaşlı gözlerini sildi. 

"Zavallı karıcığım, o kadar içme dedim ama dinlemedi. Bir ara yatak odasına indim, kaptan da tuvalete gitmiş. Tekrar yukarı çıktım ki, Gönül yok. Perişan oldum. Yüzme de bilmezdi."

Serap, "Belki de fazla evhamlıyım" dedi ve tekrar baş sağlığı dileyerek giderken,  telefonunu sehpada unuttu. Arabaya binerken aklına  geldi.  Kapıya gitti ve zile bastı. Yaz sıcağında açık pencereden adamın biriyle konuşmasına istemeden kulak misafiri oldu.

"Merak etme kimse şüphelenmedi. Bir dakika kapı çalıyor."

Serap, hiçbir şey duymamış gibi yaptı.

"Kusura bakmayın telefonumu sehpada unutmuşum."

"Ah! Getireyim hemen."

Adam gidip, telefonu alıp getirdi. Teşekkür eden Serap, arabasına binip gazeteye doğru giderken aklında hep o cümle vardı:

"Merak etme kimse şüphelenmedi."

******

Güzel kız yoldayken, elinde mor kalp şeklinde balonla,  Fezü, asansörden çıkıp, koridorda Serap'ın odasına doğru ilerlerken, Mehmet'le burun buruna geldi. 

"Vay! Feminist Zühtü! 

" Zühtü değil Fezü. Ehem, geçen gün renkleri karıştırmışım; bugün feminist hareketin rengi morlarla gelmek istedim. Nasıl mor balonum güzel mi?"

"Ne demezsin? ŞAHANE! Hani feministtin Zühtü? Renklerini karıştırıyorsun?"

" Fezü efendim. Şey, Serap hanımın güzelliği ile aklım başımdan gitmiş; karıştırmışım. Yoksa ben bilmez miyim feministlerin renginin mor olduğunu?"

"Bak sen. Yalnız bu dünyada Serap hanımın güzelliği  sadece bir erkeğin aklını başından  alabilir."

"Kim ki o?"

Morlar içindeki adam, Mehmet'e bu soruyu sorduktan sonra  beş dakika ya geçti, ya geçmedi. Serap, arabasını park edip gazetenin kapısına geldiğinde, Fezü, bir eli çenesinde, bir eli gözünde "Ah! gözüm! Ah! Çenem!" diyerek çıkıyordu, şapkası da yamulmuştu. (Bak: en yukarıdaki resim:)

"Fezü bey? N'oldu size?"

"Şey....şey....şey..kapıya çarptım da, ho- hoşçakalın."

Güzel kız, içinden 

 "İnşallah, 1.90 boyunda, iki ayaklı ve çok yakışıklı bir kapı değildir."

diyordu.  Asansöre bindi ve  kendi odasına giderken fotokopi makinasının yanında duran Asuman ve Mehmet'i gördü. Fadıl da yere çömelmiş;  kırdığı büstü yapıştırmaya uğraşıyordu.

"Az önce Fezü'ye rastladım.  Gözü mosmor. Çenesi mosmor?"

"Valla hiç görmedim ablacığım."

Mehmet, elinde, öğle yemeği niyetine minik bir Amasya elması

"Mosmor giyinmişti, kıyafetlerine uysun diye ben de gözünü morarttım."

DÜŞMAN AŞIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin