Serap, güzel bir buket çiçek yaptırdı; önceki gün olan yanlış anlama sonrası çenesi hâlâ ağrıyan ve ağrı kesici, kas gevşetici kullanan Halim'in eşi Zeynep'ten özür dilemeye gitti. Kadıncağız
"Ah, asıl ben eşimin salaklığı yüzünden çok özür dilerim; kim olsa çok kızardı."
dedi. Hemen çay koydu, tatlı bir sohbete koyuldular. Zeynep, hayatını anlattı.
"Halim'le tanıştığımda 48 kiloydum, yıllar geçti, bir baktım 90 kiloyum ve boy boy üç oğlum var."
diyerek güldü. Serap da, Mehmet'le bir yıl boyunca birbirlerine demediklerini bırakmazken, kim olduklarını bilmeden tanışıp, ilk görüşte aşık olduklarını sonra gerçeği anlayınca nasıl kıyamet koptuğunu anlatınca Zeynep gülmeden edemedi:
" Ha, ha, ha, film gibi. Biz okurlar da ikinizin aşık olduğunu öğrenince şoke olmuştuk. Ne güzel, ne sıra dışı bir aşk hikayesi."
Onlar sohbet ederken, Asu, Fadıl ve Özgür
"Bulduk kanka! Gözün aydın." diyerek Mehmet'in odasına girdiler.
"Neyi buldunuz ?"
"Hani demiştin ya Nil hanıma bir koca bulalım diye. Onu bulduk."
"Hadi ya? Kim? Nasıl biri? "
" Asuman anlatsın. O buldu. "
"Evet Mehmet abi, şimdi bizim tam karşımızdaki eski, ahşap konakta oturur, dededen zengin. Gençken Clark Gable'a benzediğinden herkes"Clark Ayhan" diyor. Eşi ölünce dul kalmış. Tam bir eski İstanbul beyefendisi. Böyle 'mirim'li filan konuşur. Biraz da çapkınmış gençliğinde. "
Fadıl
"Mehmet abi sen de evet dersen bugün bir bahaneyle Nil hanımın evine gidip, tanışmak istiyor. Senden haber bekliyor."
"Yalnız çocuklar, Serap, annesine koca adayı bulduğumuzu duyarsa gözümü oyar biliyorsunuz değil mi?"
"Merak etme abicim. Ruhu duymayacak. Aramızda."
Böylece, adresi Clark Ayhan'a gönderdiler. Hakkındaki planlardan habersiz olan Nil hanım, hâlâ evde yalnız kalamadığı için Madam Angela'yı çağırmıştı. Şöyle köpüklü kahve yapıp, fal bakmak için mutfağa gittiğinden, kapı çalınca, "Ben bakarım." diyerek Madam Angela açtı. Açmasıyla, lacivert takımı, ceketinin mendil cebinde turuncu ipek mendiliyle Clark Ayhan'la burun buruna geldi.
"Haddeden geçmiş nezaket, yâl-ü bal olmuş size
Mey süzülmüş şişeden ruhsar-ı al olmuş size.""Güzel şiir okoorsunuz da beyefendi kimi aroorsunuz?"
"Sizi arıyorum efendim. Mecnun gibi hem de. Bendeniz Ayhan Zeytincioğlu. Clark Ayhan da derler. Gençliğimde Clark Gable'a çok benzerdim de övünmek gibi olmasın."
"A, öyle mi? Demek Clark Gable'a benzoorsunuz; müşerref oldum. Rahmetliyi çok sever idim . Rüzgâr Gibi Geçti gelmişti de Beyoğlu Melek Sineması'na. Ah, şimdi yerinde yeller esooor ."
"Maalesef güzel hanımefendi; şöyle tek kaşımı kaldırıp bi 'Clark' çekerdim, ikizi sanırdınız."
Böylece Clark Ayhan, Madam Angela'yı Nil sanarak tanıştı ve bütün hafta Serap'ın annesi sandığı yaşlı kadına kur yapıp durdu. Kadına hitap ederken "Sultanım", "gülüm", "sümbülüm", "ruhum" diye seslendiğinden gerçek isminin Nil olmadığını anlamadı. Nil, yalnız kalamadığı için madam, her gün panik atak hastası kadının evindeydi, kızının yokluğuna alışana kadar onu yalnız bırakmaya gönlü razı gelmiyordu. Ayhan'a uyuz olan Nil, adam zili çalınca hemen bahçeye veya başka odaya gidiyor, " Yine seninki geldi; kapıyı sen aç, ben kaçtım" diyor; şaşkın da "gülüm, sümbülüm" dediği madama kur yapmaya ve onu Nil sanmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMAN AŞIKLAR
HumorGüzel bir feminist ile adı maçoya çıkmış yakışıklı bir savaş muhabiri birbirine aşık olursa ne olur? Hele ki, sosyal medyada birbirlerine zehir zemberek yazılar yazan iki düşman olduklarını bilmiyorlarsa! Kapak tasarımı: @writerladyy