22 - ŞANTAJ

442 79 533
                                    

Hapishane müdürü Tarık  sayesinde Nil,  İstanbul'a gittikten sonra yine onun desteğiyle bir kütüphanede işe başladı. Annesi ve babası da yanına geldiler. Ne olur, ne olmaz diyerek onlar da isimlerini değiştirmişlerdi.  Nil, sabahtan akşama kadar birine Savaş ve Barış'ı, ötekine  Yüzüklerin Efendisi'ni, diğerine İnce Memet'i verirken, bol bol kitap da okuyordu. Üç yaşındaki Serap'a anneanne ve dede baktı. Annesi her gün masallar, resimli çocuk hikayeleri getiriyor, okunup bitince yine kütüphanenin raflarına koyuyordu. Serap, minik yaşta kitap kurdu olunca, annesi, onu feminist olarak yetiştirmeye başladı. "Büyüyünce ne olacak benim kızım?" diye sorunca,  aldığı cevap aynıydı: "Feminiş ol'cam".  Babasını sorunca ise kanserden öldüğünü söylediler. Aylar, yıllar geçip peşlerine kimse düşmeyince rahatladılar.  

***** 

Sosyete Çiğdem'in ise aşıkları ayırmak için kaybedecek zamanı yoktu. Hemen gazeteye gitti. Mehmet,  yeni köşe yazısını hazırlıyordu;  Serap da dikişlerinin alınması için annesiyle hastaneye gitmişti.  Özgür ortalıkta değildi.  İçeri girip kapıyı arkasından kapattı. Tam karşısındaki odada, Serap'ın asistanı Asuman, uğursuz kadından işkillenip çaktırmamaya çalışarak ikisini gözetlemeye başladı.  

Neler konuştuklarını duyamıyordu ama kadının Mehmet'e bir dosya verdiğini ve genç adamın okurken kaşlarını çattığını gördü. Sonra tartışmaya başladılar. Mehmet yumruğunu masaya indirdi. Duymak için can atıyordu. Kulak verebilse şunları işitecekti:

"Bu bilgileri boşuna getirmedin herhalde. Ne istiyorsun Çiğdem? Para olamaz, yeterince zenginsin. Gazetede köşe yazarı filan mı olmak istiyorsun? Önce 'de' leri, 'da' ları ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazacağını öğrenmen lâzım."

" Ha,ha,ha,ha! Ay! Mehmetciğim! Çok hoşsun. Ne yapayım köşe yazarlığını? İnstagram sayfamın yüz binlerce takipçisi var. "

"E? Ne istiyorsun?"

Paylaşmazsa ölecek budalası, elini Mehmet'in elinin üstüne koydu. Yakışıklı yazar tarantula değmiş gibi çekti elini.

"Ne isteyeceğim hayatım? SENİ İSTİYORUM. Benimle evleneceksin. Yoksa bunları internete yüklerim. 24 saat içinde duymayan kalmaz. Nil hanımı öldü sanan o adamlar da ölmediğini anlayıp...."

Mehmet ayağa fırladı. Yüzü pancar gibi olmuştu, yanağı seğiriyordu. 

"Manyak mısın sen? Bu kadar mı düştün? "

Kadın da ayağa kalktı. 

" Hayır, seven ve kıskanan bir kadınım. Sana bir hafta mühlet. Düşün, taşın. Cevabın 'hayır' olursa, dediğimi yapmakta bir saniye tereddüt etmem."

"Defol git! Alçak!"

"Şştt...duyacaklar hayatım!"

diyen Çiğdem gidince, Mehmet, camı, çerçeveyi indirecekti ama ofiste olay çıkartmak istemedi.  

Özgür de o sırada kafeteryadan geldi, Çiğdem'in gittiğini görünce, odaya girdi.

"Abicim? Yüzün mahkeme duvarı gibi?"

"Gel benle Özgür, burada konuşmayalım."

*****

Mehmet, Özgür'ü de alıp, arabasına atladığı gibi deniz kıyısına gitti.  Kimi eşofmanlı, kimi şortlu, birkaç kişi  ellerinde su şişesi, kulaklarında müzik dinleyerek koşuyor,  yaşlı teyzeler yürüyüş yapıyor, kimileri de köpeğini gezdiriyordu. Büfeden kendisine ve kankasına iki kahve aldı. Kafein beyni açar belki bir çözüm bulurdu. Yakışıklı adam anlattıkça, Özgür, saçını, başını yoldu. Dosyaya da göz attı;  kuşkuya yer bırakmayacak kadar gerçekti.  

DÜŞMAN AŞIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin