Salı günü, Serap'ın içinden kızına sürpriz yapmak gelmişti. Evet, o artık bir anneydi ve bu yeni durum çok hoşuna gidiyordu. Gülerek
" Ne güzel, dokuz ay karnımda taşımadan evlat sahibi oldum."
diyordu. Eylül'e ciciler ve yeni bir bebek almak üzere en yakın AVM'ye gitti. Epey kalabalıktı. Tanıyanlar imza, selfie istemesinler diye Audrey Hepburn gibi kocaman kara gözlükler takmıştı. Alışveriş bitince, bir kahve alıp, oturdu. Paketlerini boş sandalyeye bırakırken, yan masadaki tıknaz, somurtkan, kırmızı yüzlü adamı gördü. Daha önce nerede gördüm derken kapıyı iki santim açan komşunun kocası olduğunu hatırladı. Yanında en fazla 17 yaşında, güzel bir kız vardı. Serap, içinden " Kızı herhalde; bu meymenetsizden böyle güzel evlat da nasıl çıkmışsa..." diye düşündü. Masalar yakın olduğundan konuşmalarını duyuyordu. Kız,
"Ama hep beni oyalıyorsun hayatım. Senin boşanacağın filan yok. Unut beni. Bu son buluşmamız olacak."
deyince, Serap az kalsın kahvesini püskürtecekti.
Adam, kaba saba, kırmızı elini, genç kızın pamuk elinin üstüne koydu.
"Söz....söz....söz...yarın bu işi halledeceğim."
"Hep öyle diyorsun. İki yıldır boşanacağım, boşanacağım, boşanacağım. İnanmıyorum artık."
"Bu sefer kesin...söz....yemin."
Güzel feminist, daha fazla dayanamayacaktı. Sandalyeyi adamın kafasında kırmadan kalktı. Arabasına binip evin yolunu tuttu. Eylül, cicilerine ve bebeğe bayıldı. Kayınvalidesi o gelene kadar torununa mukayet olmuş üstelik zeytinyağlı yaprak sarma yapmıştı. Güzel geliniyle biraz sohbetten sonra "Dedemiz yalnız kalmasın" diye kendi evine gitti. Serap,
"Haydi sarma yemeye! Mutfağa önce kim koşacak?"
"Ben!" diyerek Eylül fırladı. Kuzucuk mutluydu, onu mutlu görünce Serap da mutlu oluyordu. O sırada Mehmet, aradı
"Canım, çok özledim seni ne yapıyorsunuz?"
"İyiyiz hayatım, kuzucukla annenin sarmalarını yiyoruz. Yalnız aklıma bir şey takıldı."
"Hayırdır?"
Serap, Eylül duymasın diye başka odaya geçip olanları anlattı.
"Ne? Hem de kızı yaşında biriyle! İzin vermiyorsun ki, şu pisliği bir ziyaret edeyim; bak bir daha yapıyor mu?"
"Olmaz hayatım; ama aklıma takılan bu değil. 'Söz bugün halledeceğim' dedi. Bir gün içinde boşanamayacağına göre kadına bir şey yapmasın?"
"Yani?..."
"Öldürmesin?"
"Yok, yok, evham yapma. Belki dava açacaktır. Hayatım, öyle bile olsa "Bu adam karısını öldürebilir" diye polise gidemeyiz ki....iftiradan suçlu duruma bile düşeriz."
"Of...o da doğru."
Bir süre daha konuştuktan sonra birbirlerine öpücükler gönderip telefonlarını kapattılar. Mehmet, gazetede işlerini bitirince uçar gibi eve döndü. Güzel karısı, bıcır bıcır küçük kızı, babaanne, dede, iki kedi, bir köpekle yeniden ve kocaman bir aile olmak insana mutluluk veriyordu Tabii bir de kaynanası Nil hanım vardı. "O da nazar boncuğumuz" olsun diyordu. Akşam yemeğinde birbirlerinin gerçek kimliğini öğrenince nasıl pasta savaşı yaptıklarını anlatırken Eylül gülmekten katılıyordu. Bitişik dairede Marifet yine bardakla duvarı dinliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMAN AŞIKLAR
HumorGüzel bir feminist ile adı maçoya çıkmış yakışıklı bir savaş muhabiri birbirine aşık olursa ne olur? Hele ki, sosyal medyada birbirlerine zehir zemberek yazılar yazan iki düşman olduklarını bilmiyorlarsa! Kapak tasarımı: @writerladyy