elli birinci bölüm

2K 179 50
                                    

yildizlarabaaak
ikballabki
SaddeceEllla
ithaf ediyorum💗

Girdikten sonra yemek sipariş verdik.

Emir kolunu İnci'nin omzuna atıp "Şu son iki haftadır o kadar rahat hissediyorum ki kendimi" dedi.

Açelya konuşmaya başladı.

"Eskiden en fazla iki saatliğine buluşabiliyorduk ama şu an istesek bu masada on saat de oturabiliriz"

İnci "Tabi mezuna kalmazsak" diye mırıldandı.

"Kalmayız ya yani umarım" dedim.

Umut kaşlarını çatarak "En çok farklı şehirlere gitmekten korkuyorum" dedi.

Açelya "Mesafeler önemli değil" dedi.

İnci ve Emir'de aynı anda "Bencede" dedi.

Ben bir şey demeyince Umut bana döndü. Birkaç saniye garip bir sessizlik oldu.

"Sence önemli mi güzelim?" dedi.

Sıkıntılı bir nefes verip cevap verdim. "Önemli değil ama..." cümlemi Barış'ın konuşması bozdu.

"Heyooo çocuklar ben geldim"

Umut birkaç saniye kafası karışmış bir şekilde bana baktı.

Barış hemen konuşmaya başlayınca sevindim. Çünkü bu mesafe konusunu bir süre konuşmak istemiyordum.

Barış boş sandalyeye oturup yine saçma ama komik konuşmaya başladı.

"Acaba çiğ köftenin adı neden çiğ köfte? Sonuçta çiğ bir köfte değil. Kısır gibi bir şey"

Açelya kıkırdayıp "Bunu ne zaman düşündün" dedi.

"İşerken" diye cevap verdi.

Yemek sipariş verdikten sonra Emir "çiğ köfteyi boşver de biz niye her buluştuğumuzda bir şeyler yiyoruz" dedi.

Açelya ve Barış aynı anda "Çünkü açız" dedi.

İnci "Boşuna üzüm üzüme baka baka kararır dememişler" diye mırıldandı.

Barış "Bir şey mi dedin kanka" diyince gülerek "Hayır" dedi.

Umut bana bakarak "Acaba seneye bu zamanlar nerde, ne yapıyor olacağız?" dedi.

Az önceki konuşmamız bölündüğü için tekrardan konuya dönememiştik. Ama derken konuşmam bozulduğu için kötü bir şey olduğunu anlamış olmalıydı.

"Bilmem" dedim.

Barış çok bilmiş bir edayla hemen lafa girdi.

"Ben avukat olmak istiyorum yani ona göre bana yamuk yapmayın"

Emir "Böyle saçma sapan çiğ köfte soruları sorma da" dedi.

Barış da kahkaha attı.

Umut tekrardan konuyu açtı.

"Hangi şehirleri yazmayı düşünüyorsunuz"

Umut'u tanıyorsam amadan sonra ne diyeceğimi devam ettirirdi. Bir şeye çok inat etti mi asla bırakmıyordu!

İnci, Emir ve Açelya "İstanbul" derken Barış "Antep" dedi.

Hepimiz ona şaşırarak bakınca "Şaka yaptım çocuklar hani az önce çiğ köfte konusu açılda ya ondan" dedi.

Umut bana dönünce "İstanbul herhalde" diye mırıldandım.

Yemek gelince herkes yemeğe odaklandı, tabi Umut dışında herkes!

Kulağıma yaklaşıp "Şu mesafe işini unuttum sanma güzelim bi ara konuşacağız" dedi.

Başımı sallayarak cevap verdim.

Yemek bitince yine Barış konuşmaya başladı.

Hep Barış!

Tabiki Barış!

"Ay hatırlıyor musunuz? Karaoke gibi bir şey vardı. Şarkı söylemiştiniz çok efsaneydi!"

Emir bir tarih mırıldanınca İnci yanaklarını sıkıp "Benim aşık kekim" dedi.

Emir yanağını tutup "Artık şunu yapma bebeğim" diyince İnci bir kere daha yaptı.

Barış, İnci ve bana birkaç saniye bakınca, ağlamış gibi burnunu çekip "Açicim şu inciri ve umbalı yaptık ya helal olsun bize" dedi.

Umut "Bu kırk birinci söyleyişin" dedi.

Barış gülerek "Kırk bir kere maşallah o zaman size" dedi.

Hepimiz güldük.

Açelya "Eğlendiğim bir insan bulayım ona direk ilan-ı aşk yapacağım. Bazı erkekler o kadar sıkıcı ki anlatamam ama neyse ki Barış gibi bir kankam var sıkılmıyorum" dedi.

Birkaç saniyeliğine Barış'ın ciddi ve hüzünlü bir şekilde baktığını gördüm.

Kaşlarımı çatarak Barış'a baktım bu sefer yüzünde o meşhur sırıtması vardı.

Ben mi yanlış görmüştüm?

Biraz düşününce benim yanlış gördüğüme karar verdim.

Çünkü Barış Şimşek'ten bahsediyorduk!

Onun kitabında mutsuz olma gibi bir kural yoktu!

Sayfa 63 ||yarı texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin