"Taehyung?"
Onu bir bankın üzerinde otururken buldum. Hareket etmiyordu ama beni duyduğunu biliyordum. Ona doğru yürüdüm ve yanına oturdum.
"İyi misin?"
Sessiz geçen birkaç saniyeden sonra nihayet cevap verdi.
"Sanırım biraz temiz havaya ihtiyacım vardı."
"Eğer canın istemiyorsa bundan bahsetmek zorunda değiliz."
"Sorun o değil. Sadece uzun bir süredir onu düşünmemeye çalışıyordum."
"Eski bir aşk, öyle mi? Kalbini mi kırdı?"
"Onun gibi bir şey."
Konuşması için baskı yapmak istemediğimden sabırlı bir şekilde bekledim. Ama çok uzun süre beklememe gerek kalmadan, Taehyung anlatmaya başladı.
"Sanırım en baştan başlamalıyım. Olay şu ki, biz Afganistan'da çok fazla iyi insanı kaybettik. Sayımız azalmıştı ve kendi vatandaşlarımızdan hiç kimseyle iletişimimiz yoktu."
Dönüp ona baktım, o ise düşüncelere kaybolmuş gibi doğrudan karşıya bakıyordu.
"Gemimiz küçüktü, mürettebatımız ise fazla kalıyordu. Kontrol alanımızı genişletmek için gruplara ayrılmış ve okyanusa yayılmıştık."
"Geminizde kaç kişi vardı?"
"On beş kişiydik, hepimiz erkektik."
"On beş kişi mi? O kadar büyük bir gruba benzemiyor."
"Güven bana... haftada yedi gün ve yirmi dört saat boyunca gemideysen, on beş kişi bile çok geliyor. On dört kişiyle küçücük bir yaşam alanını paylaştığını düşün. Tüm yemekleri beraber yer, saatlerce kart oynardık... ayrıca pek mahremiyet de yoktu. Bazen sıkıntıdan ölüyorduk."
"Peki onunla nasıl tanıştın?"
"Yerel bir barda tanışmıştık. Vardiya durumumuza göre bazen orada, bazen şurada birkaç gün geçirirdik. Bu yüzden farklı bir şey denemek için bulabildiğimiz her fırsatı değerlendirirdik. O gün birkaçımız sarhoş oldu, Seojoon da oradakilerle beraber aptalca bir oyun oynamamızı önerdi. Hangi oyun olduğunu hatırlamıyorum. "Doğruluk mu Cesaret mi?" diye bir şeydi galiba."
Kafasını iki yana salladı ve iç çekti.
"Kulağa ne kadar çocukça gelse de, Minhyuk ve bana öpüşmemiz için meydan okumuşlardı. Ben cinsel yönelimimden bahsetmiştim, ama Minhyuk bahsetmemişti. Bu yüzden rahatsız olabileceğini düşünüp, ona dönüp bunu yapmak zorunda olmadığımızı söylediğimi hatırlıyorum ama o, ben daha lafımı bitiremeden kollarını boynuma dolayıp beni öptü. O akşamdan sonra görüşmeye devam ettik. Ben de, onun da benim gibi eşcinsel olduğunu düşündüm. Yani başka türlü beni öpmesinin ve benimle görüşmesinin açıklaması yoktu."
Omuzlarını silkti.
"Ben işim yüzünden çoğunlukla gemide oluyordum, o da bana mektup yazıyordu. Görev sürem biter bitmez ona birlikte yaşamayı teklif edecektim. Hatta çift yüzüğü bile almıştım. O zamanlar buna hazır olduğumu sanıyordum, şimdi ise yirmi üç yaşında bir aptal olduğumu görebiliyorum. Ona beraber yaşamayı teklif edeceğim gün evine gittiğimde, onu bir kadınla yatakta yakaladım."
"Kadınla mı?!"
"Evet... meğersem kızlardan hoşlanıyormuş, onca zaman benimle oynamış, beni kandırmış. Onları o halde görünce şok oldum ne tepki vereceğimi bilemedim. O ise bana bir zavallıymışım gibi bakarak güldü ve duygularımla nasıl oynadığını komik bir olay gibi anlattı. Daha sonra öğrendim ki, zaten çıktığımız süre boyunca beni aldatıyormuş."
"Neden böyle bir şey yaptı? Bu gerçekten korkunç..."
"Bilemiyorum. Bana karşı gerçekten hisleri olduğunu düşünmüştüm ama yanılmışım. Belki de sevilmeyi hak eden biri değilimdir."
"Saçmalama Taehyung. Seni aldatması gerçekten iğrenç bir şey. Ayrıca senin gibi birini kaybetmiş daha ne denilir ki? Cinsel kimliği hakkında yalan söylemesi bile ne kadar karaktersiz biri olduğunu gösterir. Öyle biri sana layık olamazdı zaten. Lütfen böyle düşünme, sen sevginin en güzelini hak ediyorsun."
Taehyung teşekkür edercesine gözlerime baktı ve utanarak başını yana çevirdi.
"Neyse artık, geçmişimi değiştiremem. Ne olursa olsun ona karşı nefret beslemedim, umarım mutludur. Hem o olay olmasaydı şu an burada olmazdım."
Meraklı gözlerle ona baktım.
"Aldatılan birine göre fazla bağışlayıcısın."
"Sen de öyle değil misin?"
Birbirimize baktık ve kahkaha atmaya başladık. Ortam birden yumuşadı. Taehyung ayağa kalktı ve bana elini uzattı.
"Yanıma geldiğin için teşekkür ederim, Jimin. Artık içeri geçmeliyiz. Seojoon muhtemelen bizi merak etmiştir."
"Tamam."
Elini tuttum ve beraber bara doğru yürüdük.
"Hey, çifte kumrular siz ikiniz çıkmadan söyleyeyim; yarın akşam bir etkinliğimiz var. Hızlı tanışma etkinliği."
"Neden böyle bir şeye katılmak isteyelim?"
"Aslında kulağa eğlenceli gelmiyor mu?"
Taehyung soğuk bir şekilde bana baktı.
"Yok, bence gelmiyor."
Onu Seojoon'un duyamayacağı bir yere doğru çektim.
"Hey, yeni bir bekar adayı olarak, piyasaya çıkmak bana iyi gelebilir. Üstelik aramızı “profesyonel" tutmaya karar verdiğine göre. Seksi ve boşta duran birkaç bekar erkekle flörtleşme şansını hak etmiyor muyum?"
"Hayır."
"Pardon? Nedenmiş o?"
"Çünkü?"
"Çünkü...?"
"Güvenli değil."
"Güvenli değil, mi?"
"Evet."
"Bu hiç mantıklı değil. Tanrının unuttuğu bir yerdeyiz ve tüm gün halka açık yerlerde gezdik. Kimse bana dönüp bakmadı bile."
"Jimin..."
Sızlanarak elini saçlarının arasından geçirdi.
"Bunu gerçekten yapmak istiyor musun?"
"Evet."
"Tamam, gidelim o zaman."
"Gidelim?"
"Ben de geliyorum tabii ki."
"Harika!"
Ona kocaman gülümsedim.
"Buradaki 'seksi ve boştaki bekarları' görünce nasıl tepki vereceğini görmek için sabırsızlanıyorum."
"Bu ne demek oluyor? Ve neden sırıtıyorsun?"
"Hadi eve gidelim."
Taehyung bardan çıktı ve arkasından veda eden Seojoon'a el sallamayı ihmal etmedi.
'Taehyung ne demek istemiş olabilir?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bodyguard | vmin
Romance"Bu adam... onda ne var bilmiyorum ama yanından uzaklaşamıyorum." #1 - vmin fic {250321} #1 - taechim {310321} #1 - vmin {021221}