1 hafta geçmişti.
Her şeyin üzerinden tam bir hafta geçmişti.
Emreyle Eda sevgili olalı ve ben düşüncelerim ile boğulmaya başlayalı.
Emre ve Eda konusu aklıma takılmıştı. Fazlasıyla.
Zihnim ister istemez Ayşenur Teyze'nin verdiği sohbet ile doluyordu.
Ayşenur Teyze'nin dediğine göre, haram sevdaya vardı ortada. Normalde, aklıma takılmazdı. Hatta mutlu bile olurdum sevgili olmalarına. Ama bu sohbet aklımı kurcalıyordu artık. Sürekli bu vardı aklımda.
'Acaba yanlış bir şeye mi neden oldum?' düşüncesi o kadar işlemeye başlamıştı ki ruhuma.
Derin bir nefes verdiğimde bahçedeki Kekiğe bakmaya kadar vermiştim.
Merdivenleri inip dış kapıyı açtığımda bahçeye çıktım. Sakin adımlar ile yürüyerek Kekik için yaptığım kulübeye ilerledim. İçinde gözleri açık etrafı izleyen gözlerini gördüğümde ellerimi uzatıp kendime doğru çektim. Kucağıma aldığımda tüylerini okşamaya başlamıştım.
"Gel bakalım gel. Evet doğru bildin ben yine kaçmak için geldim bir şeylerden. Ben sadece sussam. Sen beni yine de anlar mısın? Belki telepati yoluyla falan he?"
Onu kendime çevirip yüzlerimizi aynı hizaya getirdiğimde gülümsedim.
Suratıma bakmaya devam ederken tekrar bacaklarımın üzerine yatırdım. Tüylerini yavaş yavaş okşarken bir yandan da yerdeki çimleri izliyordum.
Bir boğaz temizlemesi ile daha düşünmeye başlamadan bakışlarımı çevirmiştim. Gözlerimin odak noktası Deniz ve yanındaki kardeşi olduğunda Kekiği yere bırakıp ayağa kalktım. Ellerimi birbirine sürtüp kabaca temizlediğimde onlara doğru yürümeye başladım.
Yanındaki küçük minnak abisine döndüğünde konuştu.
"Abi. Tavşan var orada. Bakabilir miyim?"
"Ablaya soralım bence bunu."
"Tamam. Abla. Şey ben. Aff zormuş bu abi ya. Sen sor."
Gülümsediğimde onun boyuna eğildim.
"Merhaba prenses. Rahatsız hissetmeyeceksen eğer, adını söylersen Kekiğin yanına gidebilirsin tabi."
Abisine baktığında, Deniz başını salladı. Bana dönüp cevap verdi.
"Adım Vera. Senin adın ne?"
"Hüma."
"Memnun oldum. Tavşana. Ay pardon. Kekiğe bakabilir miyim şimdi?"
Başımı sallayarak onayladım.
Vera, koşmaya başladığında ben de ayağa kalkmıştım.
"Ben. Kusura bakmayın bir şey yüzünden rahatsız ettim."
Bakışları yerdeyken elini ensesine attı. Derin bir nefes aldığında ben konuştum bu sefer.
"Seni dinliyorum."
"Ben. O gün, o gece. Sen. Yani siz. Haber vermişsiniz. Arkadaşlarınıza yani sonra da bizimkilerin bir şekilde haberleri olmuş. Öyle bana yardıma gelmişler. O yüzden de ben size teşekkür etmek istedim."
"Anladım. Rica ederim. İyi misin peki? Yaran nasıl oldu?"
"İyi çok şükür. Teşekkür ederim."
"Sürekli teşekkür etme kendimi garip hissediyorum."
"Yapım gereği böyle oluyor. Sıktıysam kusura bakmayın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bardak | Texting
Spiritualalhukan: Sen alhukan: Evet sen. alhukan: Olum millete niye yalan atıyorsunuz? alhukan: Kırılmaz bardak dedik bağrımıza bastık alhukan: İki tekmelenmeye dayanmadı. denizvakar_kuray: Kimsiniz?