Pk 21

10 1 0
                                    

Birkaç gün sonra

Ela, İtalyanca kurduğu cümlesini, daha çok benim için türkçeye çevirerek "İş çıkışı bir yerlere mi gitsek?" Dediğinde Mert ve benim üzerimde göz gezdirdiğinde omuzlarımı fark etmez dercesine silktim. Evet Mert dışında bir türk daha vardı şirkette. Geçen gün neredeyse herkesle tanışmıştım şirkette. Geleli neredeyse bir hafta olacaktı. Evet, bu güzel tatilin sonuna gelmiştik ve babam, ilk defa beni rahatsız etmiyor ve dönmem için ısrar etmiyordu. Bu yüzden ben de ona sürpriz yaparak erken dönmeye karar vermiştim. Bu yüzden yarın akşam yola çıkıyordum.

Bu durum Ela ve Mert için birazcık üzücü olmuştu çünkü burada geçirdiğim günler boyunca ikisiyle de çok iyi anlaşmıştım. Mertle aramızda gerçekleşen yanlış şeyleri olmamış gibi farz ediyorduk ve bu ikimiz içinde en iyisi olmuştu. Telefonumu hala açmamıştım ve büyük ihtimalle de dönene kadar açmayacaktım.

"Ber me va bene" diyerek beni düşüncelerimden ayıran Marco'nun ne demek istediğini anlamıştım. Ona uygun olduğunu söylüyordu. Ela'nın buna çok sevindiği her halinden belli oluyordu.

Marco dışındaki iki kişi müsait olmadıklarını söylediğinde tek Mert kalmıştı fikrini söylemeyen.

Ela'nın hala sorarca bana baktığını fark ettiğimde "giderseniz gelirim" diyerek gülümsedim. Mertte benim cevabım ile "bende gelirim. Hem Nira için son bir eğlence olur. Yarın gideceksin kesin, değil mi?" Dediğinde onu başım ile onayladım ve bulunduğumuz arşivdeki raflara elime verilen dosyaları sıralamaya devam ettim.

"Keşke biraz daha kalsaydın ya" diyerek üzgünce bana bakan Elaya "sınavları bitirip, üniversite tercihlerinden sonra bir süre burada kalmayı düşünüyorum, merak etme." Diyerek gülümsediğimde Ela üzgünce omuz silkti. Gerçekten birbirimize alışmış olduğumuzu fark ettim.

Selin şirkette çalışmamı istemesede, çocuklarla vakit geçirmek, her ne kadar çalışsakta daha eğlenceli oluyordu. Bu yüzden hep birlikte bir şeyler yapıyor, işleri daha erken bitirip şirketten çıkıyor ve eğleniyorduk ama sanırım bugün işler biraz daha uzayacak gibi görünüyordu. Resmi olarak çalışmadığım şirkette mesaiye kalacaktım ve bu bana çok hoş geliyordu. Sanırım çalışmak için var olmuş biriyim.

Marco yanımda italyanca konuşmaya başlayınca Mert ve Ela'nın yüzü güldü ve onaylarcasına salladılar başlarını. Ardından Mert "belki biz türkiyeye gideriz diyor" diyerek açıkladı bana Marconun sözlerini. Bende gülümsedim ve "Sarebbe fantastico" diyerek başımı salladım.

~~~~

"Hazır mısın Nira?" Sorusunu soran Mert ile arşiv odasının kapısını kilitledim "üst kattan çantamı aldığımda hazırım." Diyerek Merte gülümsedim ve asansöre doğru ilerlemeye başladım. "Gelmemi ister misin? Şirkette kimse kalmadı, korkabilirsin." Dediğinde "yok, alır gelirim hemen. Siz çıkışta bekleyin beni." Dedim ve asansör kapısının kapanışını izledim.

Boşu boşuna yorulmasına gerek yoktu sonuçta. Asansörün istediğim kata vardığı haberini veren sesle, kapı senkronize şekilde açıldığında yavaş adımlarla ilerledim Selin'in odasına doğru. Eşyalarımı orada bırakıyordum ve şu anki görüntü keşke Selin abla çıkmadan eşyalarımı odadan alsaydım dedirtiyordu. Koridor karanlıktı ve sadece alarm ışıklarıyla, pencerelerden gelen ışıklar yol gösteriyordu. Bir anda kendimi sanki yalnız değilmişim gibi hissederek gerilmeye başladığımda, adımlarımı hızlandırarak odaya vardım ve eşyalarımı toparlayarak hızla odadan çıktım. Hızımı yavaşlatmadan ilerlerken arkamdan bir ses yükseldi. Geriye baktığımda, görünürde hiçbir şey yoktu ama duyduğum sesten, yere bir şey düştüğüne emindim. Asansörün tuşuna art arda bir kaç kez bastığımda kapı açıldı ve ben giriş katının tuşuna basarak, kapıyı kapatmak için koyulan tuşa uzunca bastım. Anlamadığım şekilde oldukça gerilmiştim ve sakinleşmeme sadece o kattan ayrılmam yardımcı olabilirdi. Asansör zemin katta durduğunda kapı tam açılmadan arasından sıyrıldım ve çıkış kapısındaki açık alanda merdivenlere oturarak beni bekleyen üçlüye doğru ilerledim.

PORTAKAL KOKULUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin